Darağacında, yağlı ilmik boynunda bağırıyordu.
"Konuşmama izin verilecek mi, ey Amerikalı adamlar? Bırakın konuşayım, Şerif Matson! Bırakın halkın sesi duyulsun."
Bırakmadılar.
İşaret verildi, kapak açıldı.
Yanındaki 3 arkadaşıyla ipte asılarak can verdi.
O günün sabahı.
Hücresinde aldı eline kağıt kalemi.
Yazdı.
"Çocuklarım.
Bu kelimeleri yazarken adlarınızın üstüne göz yaşlarım damlıyor.
Bir daha hiç karşılaşmayacağız.
Ah, sevgili çocuklarım, nasıl içten, derinden seviyor sizi babacığınız. Sevdiklerimize yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösterebiliriz sevgimizi.
Benim hayatımı ve doğal olmayan haksız ölümümü başkalarından öğreneceksiniz.
Babanız, özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır.
Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum.
Onu koruyun, bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız.
Yaratıcı, uyanık ve neşeli olun.
Anneniz!
O kadınların en yücesi, en şereflisidir.
Onu sevin, sayın ve öğütlerine uyun.
Çocuklarım, değerli varlıklarım; bu mektubu yalnız sizin için değil, daha doğmamış çocukları için ölen bir çok kişinin ölüm yıldönümlerinde de okumanızı istiyorum.
Yavrularım, elveda."
Albert Persons,
11 Kasım 1887
Bir yıl önce.
Tarih 1886'ydı.
Amerika'da kapitalizm emekçilere sülük gibi yapışmıştı.
Günlük çalışma süresi 14-15 saatti.
İşçilerin hiç bir sosyal hakkı yoktu.
Şirketler büyüyor, emekçi sınıfı ise ezildikçe eziliyordu.
Şikago'da dört delikanlı çıktı ortaya.
Albert Persons, Adolph Fischer, George Engel ve August Spies.
İşçileri örgütlediler.
Günlük çalışma süresinin 8 saate inmesini istediler.
1 Mayıs 1886'da görkemli bir miting düzenlediler.
Mitinge 500 binden fazla işçi katıldı.
Kitlesel eylemler başladı,
İşçilerin hak arayışı Amerika'nın diğer sanayi kentlerine sıçradı.
İlahlar kızdı.
Sermaye ve onun güdümündeki devlet bir düşman bulmalıydı.
Buldu.
Haymarket mitinginde bir bomba patladı.
Faili meçhul bir bomba.
Potansiyel suçlular belliydi.
Şikago'da işçileri örgütleyen dört genç tutuklanıp, cezaevine kondu.
Suçları canilikti.
Gizli tanıklar, düzmece kanıtlar.
İdamla yargılandılar.
Mahkemede, pişman olduklarını açıklamaları halinde affedilecekleri söylendi kendilerine.
Hiçbiri kabul etmedi.
Albert Persons tarihe geçen şu sözleri söyledi mahkeme heyetine.
"Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan dolayı asılacağım."
11 Kasım 1887'de asıldılar.
Albert Persons asılmadan bir saat önce yazmıştı yukarıdaki mektubu çocuklarına.
Dört devrimci işçi liderinin cenazesine yüzbinler katıldı.
Onların başlattığı direnişi Amerikalı emekçiler sürdürdü.
Dünyadan destek yağdı.
Ve 1890'da 1 Mayıs "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.
Kısa bir süre sonra da günlük çalışma süresi 8 saat ile sınırlandırıldı.
1 Mayıs emeğin, altın terinin 134 yıllık bir mücadele geleneğidir.
Engellenemez.