AKP, 3 Kasım 2002’de girdiği genel seçimlerde oylarını yükselterek gitti mi?..
Gitti…
Yüzde 34,28…
Yüzde 46,58…
Yüzde 49,83…
Yüzde 40,87…
Yüzde 49,26…
Oyunu genel anlamda arttırarak, iktidara yerleşerek, hatta iktidara kök salarak bu ülkeyi yönetti mi?..
Yönetti…
Bu süreç içinde ülkeyi otoyollarla, viyadüklerle bir uçtan bir uca donattı mı?..
Donattı…
Bunları yaparken, kimlerih zenginleştiğini bu millet sorguladı soruşturdu da bir şey değişti mi?..
Değişmedi…
Bu süreç içinde İstanbul’a 3. köprü, 3. hava alanı, denizin altından tüp yol yaptı mı?..
Yaptı…
Yine bunları yaparken, kimlerin bal tutup parmak yaladıklarını, bunların gerekli olup olmadığını bu millet sorguladı, soruşturdu da bir şey değişti mi?..
Değişmedi…
17-25 Aralık hengamesinde ayakkabı kutuları, sıfırlanan paralar, ses bantları itiraflar, iltifatlar ortaya çıktı, 4 bakanı yine kendileri tarafından safdışı bırakıldı mı?..
Bırakıldı…
Milletin bunlara yükselen sesi, “soyuluyoruz” çıkışları bir şeyi değiştirmeye yetti mi?..
Yetmedi…
İktidarı sürecinde, neredeyse tüm bankalarımızı yabancılara sattı mı?...
Kuşadası limanını İsrail’e, İzmir limanını Hong Konglular’a, pazarladı mı?...
TEKEL, Et Balık, Kütahya Şeker, Sümerbank, Seka…
Derince, Mersin, Bandırma Samsun TCDD limanları…
Adana, Malatya, Tokat, Bitlis, Samsun sigara fabrikaları hem de arsalarıyla…
Yozgat, Çorum, Çarşamba şeker fabrikaları…
EÜAŞ Bayburt, Çemişgezek, Girlevik, Bünyan, Çamardı, Pınarbaşı, Sızır, İznik-Dereköy, İnegöl-Cerrah, M. Kemalpaşa-Suuçtu, Çağçağ, Otluca, Uludere Akarsu Santralleri yabancılara satıldı mı?..
Satıldı…
Satılan devlet ve halk varlıkları, bu saydıklarımızın en az 100 katı mı?..
Evet…
Millet, kendi malvarlıklarının böylesine elden çıkarılmasını gördü de hatta seslendirdi, bağırdı çağırdı da bir şey değişti mi?..
Değişmedi…
AKP, Şehir şehir dolaşılıp, hizmette olan kuruluşların, asla hizmete girmemiş ve girmeyecek olanlar da dahil hepsinin defalarca açılış törenlerini yaptı mı?
Yaptı…
Hatta bunları unutup birkaç kez daha açılış töreniyle, hiçbir zaman hizmete girmeyen kuruluşları tekrar tekrar hizmete soktuğunu ilan etti de bu milletin sesi çıktı mı?..
Çıkmadı…
İsrail’i yerin dibine soktu, demediğini bırakmadı da bu millet alkışladı mı?..
Alkışladı…
Aynı İsrail’i bu kez kardeş ilan etti de aynı millet yine alkışladı mı?..
Alkışladı…
Cennet koyları pazarladı, müteahhitleri zengin etti, alınan dış borçlarla istihdam yaratacak fabrikalar yapmak yerine bu paraları asfaltlara yatırarak yollara saçtı mı?..
Saçtı…
Kara’ya ak dedi, alkış aldı; Ak’ı kara ilan etti yine alkış aldı mı?..
Aldı…
Bu akılalmaz, mantığa sığmaz uygulamaların yüzlercesini yaptı da seçimde aldığı o azalmak yerine arttı mı?..
Arttı…
Dolar 1 lira olacak dedi, dolar 4 liraya dayandı mı?
Dayandı…
Peki…
AKP iktidar olduğu süreçte tüm bunları yaparken, yapmazken, yapması gerekirken, yapmaması gerekirken, bu ülkenin yönetim şekli Parlamenter Demokrası değil miydi?..
Öyleydi…
Allah aşkına söyleyin…
AKP, bu sistemde, ülkenin bu siyasi yapısı içinde, demokratik cumhuriyet sınırlarında neyi yapmak istedi de yapamadı….
Neyi yapmaya siyasi sistem izin vermedi de şimdi başkanlık sistemini istiyor…
EVET reklamlarını izliyorum….
“Mutlu yarınlar…” diyor…
Demek ki, yarınları mutlu kılmayı başaramadığını kabul ediyor….
“Gelişeceğiz…” diyor….
Demek ki, ülkeyi geliştiremediğini kabul ediyor…
“Terör bitecek…” diyor…
Demek ki, terörü bitirmek adına olumlu adımlar atamadığını kabul ediyor…
* * *
“Evet”le sonuçlanabilecek bir referandumu düşünmek bile istemiyorum…
Çünkü, kaybetmediğimiz “tek bir şeyimiz” kaldı…
Aklıma o geliyor da, uykularım kaçıyor…
Allah muhafaza….