Alevler sardı dört yanımızı.
Hergün gökten ölümün külü yağıyor.
Ama pes etmek yok!
Ege ve Akdeniz'de seferberlik günlerindeyiz.
Köylerde her mahallede gruplar kuruldu.
Dayanışma grupları...
Hergün binlerce şişe su alınıyor.
Bu sular dondurulup soğutucularla yangın yerlerine ulaştırılıyor.
Alevlere meydan okuyanlar kana kana içsin diye.
Enerji içecekleri alınıyor, kahve tedarik ediliyor.
Ateşler arasında canını dişine takanların uykusunu gidersin diye.
Nalburlar, eczaneler açık tutuluyor.
Kazma, kürek, tırpan, yanık kremleri, yara bezleri, boğaz pastilleri alınıyor.
Cepheye ulaşsın diye.
Yanmayan ayakkabı, yanmayan elbise bulmak için uğraşılıyor.
Kurtarma ekipleri rahat çalışsın diye.
Yerel belediyelere gıda yağıyor.
Kahramanlar aç kalmasın diye.
Gençler sabahlara kadar ormanlarda devriye geziyor.
Yeni bir yangın çıkarsa hemen yetkili makamlara iletelim diye.
Hayvanseverler, veterinerler yangın bölgelerinde karargahlar kuruyor.
Canlar yaşasın diye.
Bazı oteller odalarını ücretsiz açıyor.
Evsiz kalanlar barınsın diye.
Herkes her an birbirine soruyor.
Ne yaparız, ne ederiz, söndürme ekiplerine nasıl yardım ederiz diye.
Kısacası hem cephede, hem cephe gerisinde halk amansız bir mücadele veriyor.
Kazma ile kürek ile, diş ile tırnak ile.
Dayanışmanın en güzel yüreğiyle.
Cennet kurtulsun diye.
Belki de..
Asıl kurtarması gerekenlerin biraz vicdanı sızlar diye...