Tanıyorsunuz onları...
Televizyon ekranlarına kurulmuş konunun uzmanları!
Öyle tanıtılıyorlar ayrıntılı geçmişleriyle ve aynı biçimde tanımlanıyorlar...
"Usta yorumcularımız ve uzman görüşleriyle yeni sezonda karşınızdayız..."
Oturup izliyorsunuz; kaydedip izliyorsunuz!
Maşallah her biri "reyting rekorları" kırıyor!..
Bol kebaplı; yemeli-içmeli hoş sohbetler!..
Konu: Futbol...
Eleştirilenler: Futbolcular, hakemler, yöneticiler...
Ve çoğunlukla da, kendileri dışındaki eleştirmenler!
Tümü en iyiyi bilenler!..
Futbolun çok bilmişleri!
X
Oysa öylemi gerçekten?
X
Onların kafalarında yaşadıkları ve yaşattıkları gibi mi futbolun gerçekleri?
Türkiye'de futbolun içinde olup-bitenlerden bir haber mi bu çok bilmişler?
Yoksa kendilerinden isteneni ekran karşısında ve yazılarında verip sıyrılıyorlar mı işin içinden?
Toplumun beklentilerine skor üzerinden yanıt verirken...
Kulüplerle, yöneticileriyle, futbolcularıyla, teknik adamlarıyla ve zaman zaman taraftarlarıyla da didişerek gündem de kalmayı yine o "reyting" uğruna mı yapıyorlar?
Nasıl bir beceridir bu?
Nasıl bir iletişim kurgusudur?
X
Beceriyorlar işte!..
Kimi sonuçlarda yüzlerine beklenmedik gelen "sert salvo" ile kızarsa da yüzleri...
Futbolun eleştirel akılla yorumlanabileceği gerçeği beyinlerine çakıldığında...
Nasıl dilleri dolanıp, şaşıyorlarsa!..
"Egoları"nın kendilerine neler kaybettirdiği...
"Futbol eleştirmenliği" değil...
"Ekran şovmenliği" yaptıkları duyumsatıldığında öylesi morarıyorlar!..
Alışkanlık olmuş!..
X
Ulusal Futbol Takımımızın Rusya ve İsveç maçları ile başlayan tartışmalar...
Böylesi bir eleştirel bakışı zorunlu kıldı...
Ulusal takımın başındaki teknik direktör Lucescu ile yolların ayrıldı-ayrılmalı noktasına çekildiği iki maç, yukarıdaki soruların gündeme gelmesinde etken oldu...
Rusya maçı sonucuna göre"Lucescu ile olmuyor; gitmeli" diyenler, televizyon ekranlarında alkış aldı...
O maçı Ulusal Takım genel kadro oluşumu; uyum ve oyun kurgusu anlayışının dışında izleyerek; salt skor açısından bakınca...
O çocukların bu takım adına yapmak ve vermek istediklerinin...
Oyun bütünselliği-birilkte oynama alışkanlığı-arkadaşlık ilişkilerinin ayırdına varamayanların eleştiri düzeyleri kuşkusuz ki, yüksek oldu...
Ve sonuçta dediler ya:
"Lucescu gitmeli; yerli bir teknik adamla yeni bir kadro oluşumuna gidilmeli..."
İsveç maçında öyle bir tokat yediler; yerlerinden kalkamadılar; ekranda morardı yorumcularıyla, program yöneticileri!
2-0 yenik durumdan 3-2'lik galibiyet çıkaran çocuklar, takım otobüsünde dalgalarını geçtiler şarkılı-türkülü göndermelerle!..
Oysa çok şey istememiş...
Ortaya konulan emeğin, alın terinin değerlendirilmesini; yorumlanmasını beklemişlerdi...
Hor görülmeyi ve dağıtılma öngörüsünü değil...
X
Ulusal Takımın Fatih Terim ile yaşanan sorunlar sonrası Dünya Kupası'na gidememesi ile birlikte ortaya çıkan sorunların ardından, "yeniden yapılandırma" adı ile Lucescu ile yola çıkmasını eleştirebilirsiniz... Eleştiririz de... Kadro eleştirisi de olabilir; oyun eleştirisi de...
Yola çıkıldığında ortaya çıkan tabloya, kadroya biraz "sabır" çok mu zor?
Bu çocuklar Avrupa liglerinde oynayan çoğunlukta ve bizim çocuklarımız...
Ve diyorlar ki:
"Bize sabredemediler... Üstümüze geldiler... Oysa çok şey istemedik, sabır dedik..."
Onlar kazanıp özgüvenle geri döndüler...
Kazanan direnenler oldu!
Ya siz "futbolun kara gün" yüzleri?
Güz döneminin solan yaprakları gibi savrulup, dağıldınız!..
X
Aynı kadrolar Ulusal Takımı dağıtıp yeni kurgulamada bulunacaklar ya...
Şimdi "yabancı serbestliği"ni tartışıyor gibi görünüyor...
İnanmayın!..
Yıllar önce "çok yabancılı" süreci alkışlayanlar, bugün çözüm üretemeden kem-küm ediyor!
"Federasyon o gün şöyle demişti, bugün böyle... Kulüpler Birliği savunmuştu şimdi çözümü söylesinler, çare bulsunlar" ya da "yabancı serbest olsun nesi var ki" gibi yaklaşımlarla...
İşin içine çomak sokmamak için "nerede dursak?" arayışı içindeler...
"Radikal karar" gerek bir yana; "kulüpler yasası çıksın bu borcu yaratan kulüp yöneticileri döneminden sorumlu tutulsun" diyemiyorlar!
"Kulüpler battı, biz bittik" hiç diyemiyorlar!..
Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip bir ülkenin ne yapması gerektiğine ilişkin öngörüleri yok!
Sizi gidi "futbolun çok bilmişleri"!..
Haydi çıkarın dilinizin altındaki baklayı!..