Binlerce yıl önce adı Kybele idi.
Kıble.
Sonra Artemis dediler ona, ardından Diana.
Ya da Selene, Luna, Sin, Hubel, Kamer.
Daha neler neler.
Antik çağda kadınların doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası ile Ay’ın hilal, yarımay ve dolunay görüntüleri birbirine bağdaştırılırdı.
Ana rahminde büyüyen bir cenin gibi.
Kadın cinselliğinin ve doğurganlığının sembolüydü.
Doğumu, yaşamı, ölümü ve yeniden doğuşu simgeliyordu.
Ve ondan tanrıçalar yaratıldı.
Onun ışığı nurdu.
Avuçlara doldurulup yüzlere sürülürdü.
Ve insanlığın uzay merakı işte bu tanrıçayla başladı.
İşte o tanrıça şu an tepemizde.
Gümüş bir tekerlek gibi.
Romalı düşün insanı Tacitus, MS 100'de şöyle demişti.
"Dünyadaki çirkinliklere tahammülünüz kalmayınca gözünüzü gökyüzüne çevirin."
Tarih boyu insanoğlu hep gözünü gökyüzüne çevirdi.
Bundan 6500 yıl önce Mezopotamya'da ortaya çıkan Sümerler uzayla ilgilenen ilk medeniyet oldular.
Ay'ı, Güneş'i, Gezegenleri, Yıldızları kil tabletlere çizdiler.
Onlar uzaydaki cisimlerin yuvarlak olduğunu biliyordu.
Aradan yüzyıllar geçti.
M.Ö 500'lerdi.
Kuşadası'nın karşısındaki Samos(Sisam) adasında yaşayan Pisagor, Ay’ın yörüngesi boyunca hareketlerini ve Ay’ın son şeklini gözlemleyerek yuvarlak olabileceğini söyledi.
Pisagor “Ay yuvarlak ise Dünya da yuvarlak olmalı” dedi.
Ciddiye almadılar.
Ondan 70 yıl sonra İzmir Urla'da doğan Anaksagoras Ay'ı, Güneş'i ve yıldızları izliyordu..
Bir gün İzmir yakınlarına bir göktaşı düştü.
Anaksagoras göktaşını inceledi ve bunun soğumuş bir kaya parçası olduğunu gördü.
Ardından Güneş ve Ay tutulmalarını gözlemledi.
Ay’ın Dünya üzerindeki gölgesinin şekli yuvarlaktı..
Bu ona göre Dünya’nın yuvarlak olduğunun kanıtıydı.
Yetinmedi.
Daha da ileri giderek Atina halkına; tanrı diye iddaa ettikleri Ay'ın bir taş kütlesi, Güneş'in ise çok büyük bir ateş topu olduğunu söyledi.
Söylediğine pişman ettiler.
Çünkü toplumun kutsalına dokunmuştu.
Kovuldu.
Çanakkale'de sürgün yaşadı.
Tarihe geçen sözleri şuydu.
"Ay Tanrı değil, büyük bir kaya.. Güneş ise bir ateş topu."
Anaksagoras'dan 50 yıl sonra bu kez Aristo, ekvatordan uzaklaştıkça gökyüzünde görünen takımyıldızlarıyla ilgili yaptığı gözlemler, ufukta eğrilik ve bir geminin ufukta kayboluş biçimi gibi kanıtlara dayanarak dünyanın yuvarlak olduğunu açıkladı.
Aristo'dan bir süre sonra bu kez başka bir bilim insanı çıktı ortaya; Eratosthenes.
İskenderiye Kütüphanesi'nde müdürdü.
Bir gün Güney Mısır’da Siyene denen şehirde çok ilginç bir kuyunun olduğunu öğrendi.
Gitti, inceledi.
Bu kuyu her yıl 21 Haziran'da en dip noktasına kadar Güneş alarak aydınlanıyordu.
Güneş bu tarihte en tepe noktada oluyordu ve Güneş ışınları bu kuyuya tam dik olarak düşüyordu.
Eratosthenes, güneş ışınlarının İskenderiye ve Siyene’ye aynı şekilde düşmediğini ve bunun nedeninin de Dünya’nın eğimli bir yapıda olması ile ilgili olduğunu biliyordu.
Eratosthenes, bir sonraki 21 Haziran'da Güneş tam tepe noktasındayken İskenderiye’de yere bir çubuk dikti..
Güneş ışınlarının çubuğa tam dik ulaşmadığını ve yerde 7 derecelik bir gölge oluşturduğunu farketti..
Buradan yola çıkarak Dünya’nın bir daire olduğunu anlayan Eratosthenes, İskenderiye ile Siyene arasındaki mesafenin Dünyanın merkez noktasında da 7 derecelik bir açı oluşturması gerektiğini düşündü.
Ve dünya denilen dairenin çevresinin 250.000 Stad olduğunu hesapladı;
46.250 km. (Bugün dünyanın çevresinin 40.100 km olduğunu biliyoruz.)
Aradan yine yüzyıllar geçti.
1500'lü yılların sonlarıydı..
Katolik Kilisesi Avrupa'da gericiliğin krallığını yaşıyordu.
Kilise dünyanın düz olduğunu savunuyor, okullarda böyle öğretiliyordu.
İtalya'da Galileo isimli bir bilim insanı isyan etti.
"Hayır Ay ve Dünya yuvarlak ve dönüyorlar" dedi.
Kilise ve onun şakşakcısı gericiler ayağa kalktı.
Galileo engizisyonda yargılandı.
İdamdan kurtulmak için
özür diledi, sözünü yuttu.
Galileo pes etti ama bir başka İtalyan bilim insanı Giordano Bruno, kiliseye rest çekti; "Ay da, Dünya da yuvarlak, güneşin etrafında dönüyor" diye haykırdı.
Kilise deliye döndü.
Sözünü geri al dediler, almadı.
Sonunda bir kazığa oturtularak diri diri yaktılar.
Katolik inancının iplerini elinde tutan Vatikan, tam 366 yıl sonra, 2008'de özür diledi ve ayın da dünyanın da yuvarlaklığını resmen kabul etmiş oldu.
Oysa Galileo'dan çok önceleri İman Gazali ve islami bilim insanları dünya yuvarlak demişti.
Şimdi İslam dünyası nerede, onlar nerede?
Neyse.
Romalı düşünür Tacitus'un sözünü bir kez daha hatırlamakta yarar var.
"Dünyadaki çirkinliklere tahammülünüz kalmayınca gözünüzü gökyüzüne çevirin."
Şimdi lütfen gökyüzüne bakın.
Tam tepenizde binlerce yıl tapılan, dualar edilen, kurbanlar kesilen, uğruna can verilen tanrıçayı göreceksiniz.
En yüce, en kutsal kadın sizi izliyor.
Fotoğraf: Mısırlı arkadaşım Abd Elrahman Nasser tarafındab
Nikon 5300D kamera 70-300 lens ve teleskop aracılığıyla çekildi.