Her şey birbirinden ayrılıyor…
Ve herkes...
Kopuyor, vedalaşıyor, farklılaşıyor, ayrışıyor artık…
Hazan mevsimi, veda mevsimidir de ondan sanırım…
Yapraklar, ağaçlarından kopuyor bir bir…
Şezlonglar plajdan…
Ve onca güneşe direnmiş şemsiyeler dahi…
Veda ediyor kumlara, deniz kokusuna, melteme…
İnsanlar kopuyor koca yazı tükettikleri yazlıklarından…
Mini mini çocuklar, analarının koynundan kopuyor…
Boyu bile yetmeden musluğa, gitmek için okula…
Sevdalar da kopuyor yaz aşklarından…
Bitmez, tükenmez sanılan, “Bu kez başka” diye kanılan aşklar da bitiyor...
Eller ayrılırken, yemin ederek bağlı kalacağına, o eller de biliyor o yüreklerin bir sonraki yaza kadar yeminine sarılmayacağını…
Önce baharın, ardından yazın büyüttüğü ne varsa, veda ediyor bizden… Birbirinden…
Hazan mevsimi, veda mevsimidir de ondan sanırım…
Güneş ile bulutların bile arası bozuluyor git gide…
Hatta günden güne…
Ne güzel anlaşmışlardı uzun bir yaz oysa…
Ne güzel ilişmeden birbirine, alabildiğince özgür, olabildiğinde hükümranlık sürmüşlerdi ortak gökyüzlerinde, tek başlarına…
Şimdilerde kara kara bakıyor bulutlar güneşe… Bugün değilse bile yarın… Öfke şimşekleri sırada beklemekte…
Ardından gözyaşları…
Gökyüzündeki vedadan, gökyüzündeki ayrışmadan, gökyüzündeki kopuştan yere….
Yere doğru gözyaşları…
Hazan mevsimi, veda mevsimidir de ondan sanırım…
Daha kış gelmeden, kışa dair vedalar da var bu mevsimde…
Mesela, kombiler doğal gazla vedalaşma hazırlığında…
Otomobiller, daha az uğramak için benzin istasyonlarına, sahipleriyle eski sıcaklıkta olamayacaklar.
O da bir veda bir anlamda…
Ampuller ısınamayacak eskisi kadar çok açık kalmaktan…
Klimalar, vedalaştıkları yazı bekleyecekler bir daha çalışmak adına….
Nasıl mevsimlik işçiler tarlalarıyla, üzümler bağlarıyla, domatesler dallarıyla vedalaşıyorsa öyle…
Öyle vedalaşacak çok şey, henüz vedalaşmamışsa bile…
Dedik ya…
Hazan mevsimi, aynı zamanda bir ayrışma mevsimidir de ondan sanırım…
Neyse…
Siz vedalaşmayın yaşamla…
Gerisi bu hayatta, hepimiz için hikaye