“Bir ölü yatıyor
on dokuz yaşında bir delikanlı
gündüzleri güneşte
geceleri yıldızların altında
İstanbu’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatıyor
ders kitabı bir elinde
bir elinde başlamadan biten rüyası
bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatıyor
vurdular
kurşun yarası
kızıl karanfil gibi açmış alnında
İstanbul’da, Beyazıt Meydanı’nda.
Bir ölü yatacak
toprağa şıp şıp damlayacak kanı
silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip
zaptedene kadar
büyük meydanı.”
Nâzım Hikmet
Nâzım Hikmet’in “Beyazıt Meydanı’ndaki Ölü” şiirini pek çoğumuz biliriz de o dizelerin yazılmasına vesile olan 28 Nisandaki kanlı olayları belli bir yaşın üstündekiler hariç bilenimiz pek azdır.
28 Nisan 1960’da İstanbul Üniversitesi önündeki Beyazıt Meydanı’nda, Üniversite öğrencileri tarafından “Hürriyet isteriz” mitingi düzenlenmiş, yapılan protesto eylemleri sırasında, güvenlik güçleriyle öğrenciler arasında çıkan kargaşada, öğrencilerin üstüne atlı polislerin saldırması ve ateş açmaları sonucunda İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar, Cengiz Ballıkaya, Kenan Özten, Mevlüt Kurtoğlu ve Hüseyin Irmak polis kurşunuyla yaralanmış, Hukuk Fakültesi öğrencisi Hüseyin Onur ise aldığı yaralarla bir ayağındaki protezle yaşamak zorunda kalmış, Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz katledilmişti.
Olaylar sonrasında Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilmiş, o gün “28 Nisan Olayları” olarak tarihe geçmiştir.
O tarihe kadar pek çok öğrenci olayı olmasına karşın, o gün ilk kez polisin silahlı müdahalesi yaşanmış, polis, resmi raporlara göre 200 kurşun sıkmış, bir öğrenci yaşamını yitirken, onlarca öğrenci yaralanmıştır.
Emeksiz’in katledildiği 28 Nisan öğrenci eylemlerini günün Demokrat Parti iktidarı “darbe çığırtkanlığı” olarak değerlendirmiş Hürriyet mücadelesi veren Turan Emeksiz’in cenazesi kaçırılıp, gizlice defnedilmiştir.
Turan Emeksiz başarılı bir öğrenci idi. Hem okudu hem de babasının işi olan TCDDY'de çalıştı.
Kazandığı parayı kitaplara verdi. En büyük tutkusu, kitaptı. Dünya klasiklerinin çoğunu okumuştu.
Müziğe düşkündü. Babasından ud çalmayı öğrendi.
Spora meraklıydı, en çok da yüzmeyi severdi. Sümerbank Malatya Mensucat Fabrikası Sosyal Tesisleri'nin olimpik havuzunda öğrendi yüzmeyi. Malatya'da yüzme şampiyonluğu bile vardı. Dışa dönük, sosyal bir karakterdi. Okulun tiyatro koluna katıldı; piyeslerde oynadı.
Ve…
Lise yıllarında politikaya ilgi duydu. Çoğu hemşehrisi gibi Malatyalı İnönü'ye
hayrandı.
Aklında hep orman mühendisi olmak vardı. Çünkü…
Malatya'yı güneyden çeviren Toros Dağları'nın bu bölümünün, yangınlar ve erozyon ile yok oluşu Turan Emeksiz'i üzüyordu. Arkadaşlarına “Orman mühendisi olacağım. Bu dağları ağaçlandıracağım” diyordu. Bu yolda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'ni kazandı.
Turan Emeksiz İstanbul'un yolunu tutunca, annesi ve kız kardeşleri, dayıları Mehmet Ali Emeksiz'in evine taşındı.
Yoksul çocuğu Turan Emeksiz İstanbul'da hangi parayla okuyacaktı?
CHP Malatya Milletvekili M. Nedim Zapcı öncülüğünde kurulan “Okumayı Çoğaltma ve Okuyanı Koruma Cemiyeti”nden burs aldı.
Derneğin Fatih semtindeki öğrenci yurdunda kalmaya başladı…
Bundan 61 yıl önce, 28 Nisan 1960’da katledildiğinde henüz 19 yaşındaydı. Tarihe ilk Hürriyet Şehidi olarak geçti.
1960’lı yıllar Türkiye’de olduğu gibi tüm Dünya’da öğrenci olaylarının yükseldiği, gençliğin daha fazla hürriyet, daha fazla adalet istediği yıllardı. Avrupa Devletleri, gençlik hareketlerini bastırma yönüne gitmeyip, onları dinlemişler ve neticede Avrupa Ülkelerinde Sosyal Hukuk devleti anlayışı yerleşirken maalesef Ülkemizde “Yılanın başı küçükken ezilmelidir, denilerek” öğrenci hareketleri bastırılmış, hareket liderleri darağacına gönderilmiş ve ortalık farelere bırakılmıştır.
Bugün çektiklerimiz bundandır.