"Sevgili, 'Barış Zinciri' kader yoldaşım, hapishane arkadaşım, barış ve aydınlanma savaşımcısı, öğretmen, yazar, eski milletvekili Mustafa Gazalcı’nın 22 yıl önce yazdığı, şimdi de genişletilmiş 3. baskısını yaptığı kitabı.
Mustafa Gazalcı ile Şubat 1982 - Aralık 1982 tarihleri arasında, Barış Derneği tutuklusu olarak birlikte yattık.
Aramızdaki adıyla kısaca Gazalcı, yaşamımda tanımaktan onur duyduğum, sıcak dostluğuna büyük değer verdiğim, tatlı sohbetini özlediğim bir can arkadaşım.
Zaten Barış Davası’ndan birlikte yattığım arkadaşların hepsi, acı ve karanlık günlerin değerli ve aydınlık birer armağanıdırlar bana.
Neyse ki arada görüşüyoruz ve yılda bir kez olsun, her defasında sayımız biraz daha azalarak da olsa, bir araya gelme olanağını yaratıyoruz.
Barış Derneği Davası, DİSK Davası ve Aydınlar Dilekçesi Davası ile birlikte, 12 Eylül döneminin en önemli davalarından biridir ve tarihimize bir yandan bir hukuk skandalı, bir yandan da aydın direnişinin onurlu örneklerinden biri olarak geçmiştir.
12 Mart ve 12 Eylül’ü, mahkemeleri ve hapishaneleri ile içinde, son sivil vesayet dönemi rezaletlerini ise mahkeme ve hapishaneleriyle içimde yaşadım.
Bir 'deja vu' duygusu içindeydim hep, Silivri duruşmalarını izlerken.
32 yıl önceyi anlatan “Barış Zinciri” kitabından söz etmemin nedeni de bu.”
*
Ali Sirmen 'in 12 Ekim 2014'te bir Pazar günü Cumhuriyet'teki köşesindeydi "Barış Zinciri" başlıklı bu yazısı.
Barış Derneği'nin Davası, 12 Eylül faşist darbesi ve ardından gelen sıkıyönetim döneminin önemli davalarından biriydi.
Emekli Büyükelçi Mahmut Dikerdem Dernek Başkanı'ydı.
Enis Coşkun, Tektaş Ağaoğlu, Kemal Anadol, Av.Orhan Apaydın, Dr.Erdal Atabek, Oya Baydar, Gültekin Gazioğlu, Reha İsvan, Mehmet Karaca, Nedim Tarhan, Şair Ataol Behramoğlu, Metin Özek, Sedat Özkol, Gencay Şaylan, Ertuğrul Günay, Av.Halit Çelenk, Av.Turgut Kazan, Prof.Sadun Aren, ve Ali Taygun'un da bulunduğu isimler uzun yargılamalar sonunda mahkûm oldu. Süreçte ikinci dava açıldı;
Rutkay Aziz, Tarık Akan, Genco Erkal, Jülide Gülizar gibi isimler bu davaya dahil edildi .Dava, beraatlerle sonuçlandı.
**
Ali Sirmen de Barış Derneği Davası nedeniyle tutukluydu.
Gazetesi Cumhuriyet 'teki köşesinde "Samim Lütfü" takma imzası(mahlası) ile birbirinden güzel yazılar çıkmaya başladı.
Uğur Mumcu anlatıyor; "Cumhuriyet okurları soruyorlardı:
- Kim bu Samim Lütfü? 'İçimizden biri' diyordum. Samim Lütfü, içimizden biriydi.
Düşünen, düşündüğünü yazmak isteyen, acı çeken, iyiye, güzele özlem duyan biri...
Tutukluluk, insanın fizik varlığını demir parmaklıklar ardına atar.
O kadar; tutukluluğun gücü, beyin hücrelerine yetmez.
Beyin hücreleri özgürce çalışır, demir parmaklıklara ve kelepçelere inat...
Ali Sirmen, yazılarını Sağmalcılar cezaevinde gece yarıları ranza üzerinde, bağdaş kurarak yazdı.
Bunun için de kitabına 'Kelepçeli Yazılar' diye bir başlık kondu.
**
Ne güzel yazmış ardından Şair Dostumuz Ahmet Günbaş ;
"ALİ SİRMEN'İ YİTİRMEK!..
40 Kuşağı şairlerimizden Şükran Kurdakul, 'Armağan' adlı şiirinde,
'Biz ki acılar döneminden / Ellerimizi kirletmeden geçtik / Direncim senin olsun, / Sevgim senin olsun' der ya!..
İşte, vefat haberini aldığımız Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Ali Sirmen'i, kaleminin teriyle yazdıkları yanında özelikle 12 Eylül döneminin Barış Davası'ndaki duruşuyla anımsayacağız hep !
İnanıyorum ki, direnci, sevgisi, ışığı hep bizimle olacak!.."
**
Babıali geleneğinin son temsilcilerinden, mesleğimizin yüz akı, bir
CUMHURİYET çınarı; Ali Sirmen’i kaybettik...
Bir kalem ustası ile vedalaştık.
Sevdiklerine, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum...