CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Avukat Şehrazat Mercan'ın yanı sıra, Güzelbahçe, Urla, Mordoğan, Karaburun ve Çeşme'den çok sayıda kişinin katıldığı gezinin rehberliğini, Germiyan Slow Food Sözcüsü ve Sosyolog Engin Önen yaptı. Geziye katılanlar arasındaki 85 yaşındaki fotoğraf sanatçısı ve yazar Cavit Kürnek ve 85 yaşındaki Sevim Efeler'in azmi ve uyumu dikkatleri çekti.
Gezinin rehberliğini yapan Sosyolog Engin Önen, dağlardaki makilikler arasında gizli kalmış, Roma dönemi, Osmanlı dönemi, mübadele öncesi Rum yerleşkelerinin kalıntılarını, fay kırığının gizemini ve Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde de yer alan Merdivenli Kuyu'da Atatürk'ün karşılanış öykülerini anlattı.
Bir grup doğa, tarih ve kültür meraklısının bir araya gelerek oluşturduğu Çeşme Kültür Platformu'nun düzenlediği gezi, Babamın Çiftliği'ndeki kahvaltıda buluşmayla başladı. Kahvaltıda, rehber Engin Önen'in gezinin güzergahı hakkında bilgi vermesinin ardından ilk olarak Kostandara bölgesinde, yöre halkı tarafından "Dangır dungur" olarak adlandırılan fay kırığı ziyaret edildi.
Dangır dungur efsaneleri
"Dangır dungur" adı verilen fay kırığı ile ilgili halk arasında çeşitli efsaneler dolaştığını ifade eden Engin Önen, "Halk arasında, 'dangır dungura bir şey atıldığında, Alaçatı'daki Çark Plajı'ndan çıktığına dair söylentiler vardı. Ben bu söylentileri yıktım. Ben buraya Ege Üniversitesi'nden mağaracı arkadaşlarımı indirdim. 20 metre aşağıda, oda şeklinde boşluk olduğunu söylediler. Çeşitli hayvan kemikleri bulmuşlar. Etrafının kapalı olduğu ortaya çıktı. Bir başka söylence de, Kurtuluş Savaşı'ndan önce buralarda Rumlar yaşıyordu. Bir Rum'u öldürüp buraya atmışlar. Rum'un kardeşini beline urgan bağlayarak buraya indirmişler. Aşağıda ölüsünü bulmuş ve yukarıya çıkarmışlar. Maalesef böyle trajik öyküler de halk arasında anlatılıyor. Eski çağlardan böyledir, bir doğa hadisesi hakkında efsaneler çıkar ya da kutsanır" diye anlattı.
2 bin yıllık Roma mezarı
Gezinin ikinci bölümünde ise eski yerleşim yeri Mazı Köy olarak adlandırılan bölgedeki Roma döneminden kalma mezar ziyareti gerçekleştirildi. Kayaların içine oyulmuş mezarda duvarlara kazınmış hayvan ve insan başı figürlerinin yaklaşık 2 bin yıllık olduğunu belirten Engin Önen, "Köylüler burasını bulduklarında mağara diye düşünmüşler. Ama burası bir Roma mezarı. duvarın birisinde at figürleri, diğerinde ise insan yüzü figürü kazınmış. Arkeolog arkadaşımı buraya getirdim. En az 2 bin yıllık olduğunu söyledi. Bölgede buna benzer birkaç mezar daha var. Bunların korunmaya alınmasını istiyoruz. Define arayanlar kazarak tahrip ediyorlar. Ildır'da İyonya döneminde surlar içinde yaşanıyor, ama surlar dışında da yaşam var. Muhtemelen bu bölgede de yaşanmış. Hırsız Dere dediğimiz bölgede de buradaki mezara benzer kalıntılar var. Ama ne yazık ki hiçbiri tescil edilmiş değil" diye yakındı.
Bizans döneminden kalma Karacahisar ve Uzunkuyu
Bizans döneminden bir kalenin de olduğu harap haldeki Karacahisar köyü kalıntıları hakkında da bilgi veren Önen, "Köye ismini veren Bizans döneminden bir küçük kale. Günümüzde sadece temel kalıntıları kalmış. Osmanlı kayıtlarında da 1500'lü yıllarda da Karacahisar bir köy olarak geçiyor. Yaklaşık 127 hane diye belirtilmiş. Zaman içinde terk edilmiş. Köyün kalıntılarındaki taşlar, inşaatlarda kullanılmak için alınmış. Terk edilmiş köyler, ne yazık ki izleri bile kalmayacak şekilde talan ediliyor. Buranın tarihi yaklaşık bin 800 - 2 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Burada, geçtiğimiz yıla kadar zeytin ezme taşları da vardı. Ama şimdi yok. O nedenle izler silinmeden böyle kültür gezileri ile tarihi görmek gerekiyor. Karacahisar'ın hemen yakınında yer alan 'Uzunkuyu' da bölgenin su ihtiyacının karşılandığı bir kuyu. Kuyunun özelliği, 5-6 metre uzunluğunda olması. Derinliği de yaklaşık on metre. Alıştığımız kuyular gibi değil. Uzunlamasına açılması nedeniyle 'Uzunkuyu' olarak isimlendirilmiş" diye anlattı.
Roma döneminden kalma Merdivenli Kuyu
Asırlık çınar ağacının gölgesinde kalan, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde de yer alan, 1926 yılında Çeşme'ye gelişi sırasında Atatürk'ün karşılandığı yer olan Merdivenli Kuyu hakkında da bilgi veren Engin Önen, "Merdivenli Kuyu'nun önünden geçen yol yaklaşık olarak 2 bin yıllık ve Roma döneminden kalma. Diğer asfalt yol, 1960'lardan sonra yapıldı. Yakınında eski yerleşim yerleri kalıntıları var. Merdivenli Kuyu'nun çok özel bir taş örgüsü vardır. Kuyunun ortasından açılan bir kanalla, su arazinin başka bir bölgesine gider. Yani su belli bir seviyeyi geçince, kanalla su başka bölgeye aktarılır. Orada da pınar gibi akar. Kuyunun suyu çok güzeldi. Germiyan Köyü'nden eşeklerle buradan su alınırdı. Ne yazık ki, günümüzde kuyu yıkıldı. Sadece ağzının kalıntıları var. Merdivenli Kuyu'nun tekrar eski haline döndürülmesi için Büyükşehir Belediyesi'ne başvurduk. Sayın Aziz Kocaoğlu incelenmesi için bir ekip gönderdi. Umuyoruz ki eski haline döndürülür" diye konuştu.
Merdivenli Kuyu, Atatürk'ün Çeşme'ye gelişinde karşılandığı yer
Merdivenli Kuyu'nun Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde de yer aldığını vurgulayan Önen, "Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde,1650'li yıllarda, Merdivenli Kuyu'yu şöyle anlatıyor; 'Urla'dan çıktık, Turna Boğazı'ndan geçtik. (Turna Boğazı Nohutalan ile Germiyan arasındaki bölge) Merdivenli Kuyu'dan sağ tarafa döndük. Atlarla yedi saatte Karaburun'a gittik.' Seyahatname'deki bu cümlenin bir levhaya yazılarak Merdivenli Kuyu'ya asılmasını önerdik. Merdivenli Kuyu, bir başka yönden de büyük önem taşıyor. 30 Haziran 1926 yılında, Çarşamba günü, saat 17.30-18.00 civarında Atatürk, Çeşme'ye gelişi sırasında burada karşılandı. Atatürk'ün geleceğini öğrenen Çeşmeliler hazırlık yapıyorlar. Kadınlar yolun bir tarafında, erkekler diğer tarafında sıralanıyorlar. Kurban kesmek için bir koç getiriyorlar. Uzaktan bir araç görününce Atatürk'ün aracıdır diye koçu kurban ediyorlar. Ama gelen Atatürk'ün arabası değilmiş. Sonuçta Atatürk geliyor. Alkışlarla karşılanıyor. Çeşmeliler, Kurtuluş Savaşı kahramanı Atatürk'ten müthiş etkileniyorlar. Babaannemin bana anlattığı, masmavi gözleriyle bakışı ve duruşu kendisini çok etkilemiş. Atatürk'e köpüklü ayran ikram etmişler" diyerek Merdivenli Kuyu'nun tarihte bıraktığı izleri anlattı.
Rumlardan kalma üzüm sergi alanları
Germiyan'da mübadele döneminden önce de Türk yerleşiminin olduğunu belirten Önen, "1922'ye kadar bütün yarımadada Rum nüfusu ağırlığı vardı. Reisdere, Ildır ve Nohutalan bölgelerinde de Rum yerleşimi vardı. 1600 yıllarından başlayan, 1850'li yıllarda yoğunlaşan adalardan buralar göç, çok yoğun bir Rum yerleşimine neden oluyor. Reisdere bölgesinde arazi az olduğu için, Reisdere'de yaşayan Rum'ların büyük çoğunluğunun tarlaları, Germiyan'a yakın bölgede yer alıyor. Rumlar, hazine arazilerini, makilik alanları, kayalıkları tarlaya çeviriyorlar. Çevrede gördüğünüz taşların hiçbiri dışarıdan taşıma değil. Tarlalardaki taşlar temizlenerek bağ terasları ve yerden yüksek üzüm kurutma terasları yapıyorlar. Böylece arazi taşlardan temizlenerek tarlalar ve bağ yerleri yapıyorlar. Gördüğünüz üzüm kurutulan sergi alanlarının en az 150 yıllık geçmişi var. Bu üzüm sergi alanları yüksekte olduğu için domuzlar çıkarak zarar veremiyorlar. Çevrede gördükleriniz birer taş yığını değil. Toprağın kaymaması için istinat duvarı vazifesi görüyor. O duvarlar da tarlalardan toplanan taşlarla yapılmış. Bu civarda görülen harabe evler de tarlalardan çıkan taşlarla yapılmış. Dört kilometre çapındaki arazide en az 30 bağ damı vardır" diye anlattı.
Makiliklerin gizlediği tarihin izleri ve halk arasında anlatılan efsanelerin ve yaşanmış öykülerin anlatıldığı Doğa ve Kültür Gezisi, mübadele döneminde Karaferya'dan gelenlere verilen arazilerde yoğun olarak yetiştirilen zeytinliklerin olduğu Zeytincik bölgesi gezisi ile devam etti. Mübadeleden önce Rumların yaşadığı bölgede bulunan küçük kilisedeki, ağaç dalları ve çamurdan yapılan tavan ise dikkatleri çekti.
Çeşme Kültür Platformu'nun düzenlediği Doğa ve Kültür Gezisi, Germiyan'da, yöresel tatların ikram edildiği yemekle son buldu.