Çeşme Belediyesi ve Çeşme Kent Konseyi'nin desteği ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından gerçekleştirilen anma törenine, Çeşme Belediye Başkan Yardımcısı Şakir Karadede, CHP Çeşme İlçe Başkanı Ekrem Oran, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan ve Çeşme Şubesi Başkanı Sedat Mutlu, Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Önal, Eğitim-Sen Çeşme Temsilciliği Başkanı Hasan Karakaya, Çeşme Çorumlular Derneği Başkanı Selahattin Uysal, Doğu-Der Başkanı Salih Kaya, yazar Hidayet Karakuş, DİSK eski Genel Sekreteri ve 18. Dönem SHP Milletvekili Fehmi Işıklar ile vatandaşlar katıldılar.
"Hayalim; onlarca yazarın katıldığı Aziz Nesin Haftası düzenlenmesi"
İlk tören, ünlü yazar Aziz Nesin'in ölümünden hemen önce, Alaçatı Kitabevi sahibi Ömer Önal'ın davetiyle geldiği ve son kez kitaplarını imzaladığı Alaçatı Cumhuriyet meydanında gerçekleştirildi. Anma töreninde bir konuşma yapan Çeşme Kent Konseyi Başkanı ve Alaçatı Kitabevi sahibi Ömer Önal, imza günü için davet ettiği ünlü yazar Aziz Nesin'in kendisini kırmayarak geldiğini ve ilerleyen yaşına rağmen, bu meydanda 3,5 saat boyunca kitaplarını imzaladığını anlattı. Aziz Nesin'in, kitaplarını imzaladıktan sonra Çiftlik Mahallesi'ndeki bir otele dinlenmesi için gittiğini söyleyen Önal, gece jandarmadan gelen ölüm haberi ile de yıkıldığını ifade etti. Ünlü yazarın ölümünün ardından, az sayıda insanla da olsa her yıl Aziz Nesin'i andıklarını belirten Ömer Önal, "Hayalim; büyük yazarı Çeşme ve Alaçatı'da , 'Aziz Nesin Haftası' ile anmak. Çeşme ve Alaçatı sokaklarında kitaplarını imzalayacak, okuyucuları ile söyleşecek onlarca yazarın katılımıyla büyük bir edebiyat etkinliği düzenlenmesi" dedi.
Karanfil bıraktılar
Ünlü yazar Aziz Nesin ile birlikte Madımak Oteli'nde yanmaktan son anda kurtulan yazar Hidayet Karakuş'un da anılarını anlatmasının ardından, "Unutmadık, Unutmayacağız" yazılı Aziz Nesin pankartına karanfiller bırakıldı.
"İnsanlıkları satanlara inat, oturup türkü söyleyelim"
Özel anma gecesinin ikinci bölümü ise Alaçatı Amfi Tiyatro'da gerçekleştirildi. Sivas Madımak Oteli'nde yanarak hayatlarını kaybedenlerin fotoğraflarının yerleştirildiği sahnede, her fotoğrafın önünde mumlar yakıldı. Hayatlarını kaybedenler için yapılan saygı duruşunun ardından anma gecesinin açılış konuşmasını yapan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çeşme Şubesi Başkanı Sedat Mutlu, Hasret Gültekin'in "Gelin sizinle, insanlıkları satanlara inat, oturup türkü söyleyelim" dizesiyle başladığı konuşmasında, "2 Temmuz Madımak, bizim için, 'çok kara gün' demenin bile az kaldığı günlerden bir tanesi. İnsanlığın yandığı, ayaklar altına alındığı kara bir gün. 33 canımız, vicdansızca, insafsızca, bir inanç uğruna insan yakmayı hak gören zavallılar tarafından kara bir güne çevrilen 2 Temmuz 1993'te yakıldı. Dönemin Başbakanı; 'Çok şükür otel dışındakilerin burnu kanamadan olaylar bastırıldı' dedi. Bu açıklamayla, insanlık bir kez daha yakıldı. Madımak, bitmeyen bir dava oldu. En son 10 gün önce görülen dava, 28 Kasım tarihine ertelendi" diye konuştu.
Yazar Hidayet Karakuş katliamı anlattı
Açılış konuşmasının ardından ise Madımak'ta yanmaktan kurtulan yazar Hidayet Karakuş, Madımak yangınını ve yangından kurtuluşunu anlattı. Tarihe bir not düşmek, yaşadıkları o acı olayın tanıklığını tarihe bırakmak, genç beyinlere ülkemizin içinde bulunduğu koşulları, gidişi gösterebilmek için olayları anlatmaya çalışacağını belirten yazar Karakuş, "1 Temmuz'da Sivas'a vardığımızda, hepimizin Madımak Otel'de kalmamız uygun görüldüğü için otele gitmek için yola çıktığımızda, PTT önünde kaldırım taşlarının yığılı olduğunu gördük. Ama aklımıza kötü bir şey gelmedi. PTT, otele 30 metre kadar mesafedeydi. Birinci gün bütün programlar uygulandı. Programlar sırasında herhangi bir gerginlik yaşanmadı ama, Sivas'ta elektrikli bir hava az çok seziliyordu. İkinci gün Paşa Camisi'nin karşısında biz yazarlara ayrılan masalara oturduk. Yazar var, kitap var, ama okur yoktu. Yazar arkadaşımız Binnaz Çolak, sanki olayları önceden sezmiş gibi, bütün yazar ve ozanların tek tek fotoğraflarını çekti. Olaylar yaşandıktan sonra o fotoğraflar Ankara'da sergilendi" diye anlattı.
Olaylar nasıl gelişti?
Öğleden sonra otele gittiğini ve eşine Sivas'ın yemeklerinin ağır geldiği için peynir ekmek almak için tekrar otelden dışarı çıktığını söyleyen Karakuş, "Caminin önünde toplanan insanlar, sloganlar atarak bağırıp, çağırıyorlardı. Yanımdaki birisine, 'Orada ne yapıyorlar' diye sordum. 'Amerikan bayrağı yakıyorlar' dedi. Tepkinin büyüyeceğini düşünerek otele yöneldim. O sırada da camiden çıkan kalabalık caddede yürümeye başladı. Hızla otele geldim. Otelde, camdan dışarısını seyreden Cahit Külebi'yi, Aziz Nesin'i ve Sami Karaören'i gördüm. Eşimin yanına çıktım. Dışarıdaki tepkiyi düşünerek odadan çıktık. Bütün arkadaşlar merdiven boşluklarına çıkmışlardı. Saat 14.10 sıralarında otel taşlanmaya başladı. Dışarıda 5 binin üzerinde insan vardı. Bütün camları kırdılar. İçeride ne yapacağımızı şaşırmıştık. Ali Balkız ile birlikte çatıya kadar çıkıp, kiremitlerin üstünden, başka bir binaya çıkma olanağı var mı diye baktığımızda, otelin yanındaki işhanının bütün katlarının taşlarla doldurulduğunu ve her kattan otele taş atıldığını gördük. Tekrar geri dönmek zorunda kaldık. Saat 15.30 sıralarında Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun kalabalığa yaptığı konuşmayı duyduk. 'Gazanız mübarek olsun. Gereken tepki gösterildi. Dağılın' diyordu. Ama 'Gazanız mübarek olsun' sözü kalabalığı daha da coşturdu. Saat 16.00 sıralarında alana askeri birlik geldi. Aziz Nesin'in yanına giderek, 'Askerler geldi' dedim. 'Gerçekten geldi mi' dedi. Ama gelen 21 asker, acemi askermiş. Eğitim mermisi verilerek gönderilmişler. Saat 17.00 sıralarında Aziz Nesin, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile konuştu. 17.30 sıralarında telefonlarımız kesildi. Dış dünyayla bağımız koptu. 19.30 sıralarında elektrikler kesildi" diye konuştu.
"Arkadaşlarımızın öldüğünü emniyette, televizyondan öğrendik"
19.50 sıralarında gaz kokuları gelmeye başladığını anlatan Hidayet Karakuş, "Karanlıkta, el yordamıyla merdivenler yürüdük. O sırada bizi yoğun bir duman kokusu karşıladı. Aynı anda bir ses; 'Arkadaşlar yukarı' dedi. Ben, alevlerin ve dumanın yukarı çıkacağını düşünerek, arka odalara kaçmamız gerektiğini söyledim. Arka tarafta üçgen şeklinde küçük bir balkona çıktık. Karşımızdaki iki pencerede bulunan sakallı sarıklı iki kişi, ellerindeki sopaları sallayarak, 'Girdiğiniz yerden çıkın' dedi. Daha sonra onlar gittiler. Tıknaz bir adam bize 'Gelin arkadaşlar' dedi. Onun yanında da Aziz Nesin'in korumasını gördüm. İki bina arasında eternit gibi bir şey vardı. Ona basarak karşı binaya geçtik. Girdiğimiz binanın Büyük Birlik Partisi'ne ait olduğunu bilmiyorduk. Bizi çağıranın da İl Başkanı olduğunu sonradan öğrendik. Kadınları hemen mutfağa aldılar. Bize de, 'Elinizi, yüzünüzü yıkayın' dediler. Ağzımız, yüzümüz is içinde kalmıştı.
Kendi üyeleri pencere kıyılarına dizildi. Biz ortada oturduk. Orada 45 dakika kadar kaldıktan sonra, Aziz Nesin'in korumasının belediyeden sağladığı bir personel aracıyla, biz 31 kişi, ışıkları söndürülmüş araca bindik ve Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldük. Emniyette televizyon seyrederken çok sayıda arkadaşımızın hayatını kaybettiğini öğrendik. Gece 22.00 sıralarında öğrendiğimizde, hepimiz perişan olduk" diyerek acı günü anlattı.
"Ankara'da Sivas Şehitleri Müzesi açacağız"
Yaşanan acı olayın canlı tanığının, dinleyenleri oldukça etkileyen konuşmasının ardından Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan da bir konuşma yaparak, "Bugünlerin gelişi 2 Temmuz 1993 yılından belliydi. Ama ne yazık ki bizler, bunu doğru okuyamadık. İyi okuyanımız da halkımıza iyi anlatamadı. Madımak'ta, 33 şehidimizin fotoğrafından başka bir şey yok. Örgüt olarak bu yıl ciddi bir projeye başladık. Ankara'da, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir müze yapacağız. Çocuklarınız Ankara'ya gittiği zaman Anıt Kabir'i geziyorlar. Orada, Çanakkale ve İstiklal Savaşı'nın yaşayan müzesini geziyorlar. Önümüzdeki yıllarda çocuklarınız Ankara'ya gittiğinde, Sivas şehitleri müzemizi de gezecekler. Ciddi bir proje yapıyoruz. Umuyorum ki, yakın bir zamanda, hep beraber açılışını gerçekleştireceğiz. Ayrıca tüm şehitlerimizin köylerinde anıtlarını yapacağız. Biz Sivas'ı unutturursak, gelecek bize çok kötü ders verir. Onun için Sivas'ı unutmamamız gerekiyor. Sivas'ı gelecek kuşaklara iyi anlatamazsak, geleceğimizin karanlık olacağı bir gerçektir. Çeşmelilerin Sivas'ın ışığını söndürmeyeceğini biliyoruz. Önemli olan Anadolu insanının da Sivas'ın ışığını söndürmeyecek seviyeye gelmesi" şeklinde konuştu. Yapılan konuşmaların ardından, Dr. Ali Dağıstanlı'nın bağlaması ve söylediği türküler, sonrasında da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Menemen Şubesi Semah Topluluğu'nun gösterisi ile anma gecesi devam etti.
"Sivas, hala kanayan yara"
Gecenin son bölümünde ise, bağlama çalmaya 7 yaşında başlayan Arif Sağ'ın oğlu Tolga Sağ sahneye çıktı. Bağlamasını çalmaya başlamadan önce kısa bir konuşma yapan Tolga Sağ, "Sivas, bizim için hala kanayan bir yara. Uğradığımız kayıplardan ötürü, buna sebep olanlardan ne bir özür, ne de bir davranış görmedik. Sivas, hala çözümlenmemiş olan kanayan bir yaradır. İnsanlarımızın 25 senedir, orada yitirdiklerimizi anmak için etkinliklerle mücadeleyi devam ettirmeleri de çok önemli. Bu yıl da Türkiye'nin birçok yerinde anma etkinlikleri düzenlendi. Tabi Çeşme'deki anmanın ayrı bir yönü de var. Sivas'ta sağ kurtulan Aziz Nesin, iki yıl sonra Çeşme'de hayatını kaybetti. Sivas'ta yitirdiklerimizle beraber, Çeşme'de yitirdiğimiz değerli yazarımızı da anıyoruz. Bu önemli geceye katılmak beni mutlu etti" dedi.
Anma gecesi, Tolga Sağ'ın bağlaması ile çalıp söylediği türkülerle geç saatte sona erdi.