Çeşme Kent Konseyi'nin, Egeli Kadın Yazarlarla, Ocak ayında başlattığı edebiyat söyleşilerinin üçüncüsü, Çakabey Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. Söyleşide, Egeli Kadın Yazarlar Platformu Üyesi Emine Şimşek Emiral "Fiziksel Şiddet", Nalan Yılmaz "Çocuk İstismarı / Ensest / Tecavüz" ve Yayla Boztaş da "Şiddet Uygulayıcısı Olarak Kadın / Anne" başlıklı birer sunum gerçekleştirdiler.
"Aydın insanların yaşadığı Çeşme'de katılım henüz çok düşük"
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Önal, Kent Konseyi tarafından başlatılan edebiyat söyleşilerinin yeni olduğunu vurgulayarak, "Katılım henüz istediğimiz düzeyde değil. Ama inanıyorum ki, katılım, bir kar top gibi giderek büyüyecek ve salonlar bizi almayacak. 'Kadına Şiddet' söyleşileri ile başlamamızın nedeni, birçoğumuzun daha küçük yaşlarda şiddet görmesi. Ben de küçükken şiddet gördüm. Öksüz büyüyen bir Ömer olarak, ağabeyimden çok şiddet gördüm. Annem de şiddet gördü. Rahmetli babam ağabeyimi döverken, araya girerek ağabeyimi kurtarmaya çalışan annem de şiddet görürmüş. Annem hem ağlar, hem de bana gözyaşları içinde anlatırdı. Annemin anlattıkları belleğimde öyle yer etmiş ki, hayatım boyunca hep kadınlardan yana oldum. Bunları yaşamış bir kişi olarak, haberlerde şiddet gören kadınları görünce, inanın gözyaşları ile izliyorum. Haddini bilmez, fütursuz insanların çıkıp da, 'kadınların kaba yerlerine vuracaksın' demeleri beni çileden çıkarıyor. Bu toplumsal yaranın boyutları çok büyük olduğu için, Çeşme Kent Konseyi olarak, ilk söyleşilerimizde, 'Kadına Şiddet'i söyleşi konusu olarak seçtik. Üçüncü söyleşimizi gerçekleştiriyoruz. Dördüncü panelimiz de 25 Nisan tarihinde, tarihi Aya Haralambos Kilisesi'nde yapılacak. Tabi ki, edebiyat söyleşilerimiz bitmeyecek. Tek isteğimiz, Türkiye'nin en batısında olan ve aydın insanların yaşadığı Çeşmemiz'de, katılımın daha fazla olması" diyerek çağrıda bulundu.
"8 Mart, kutlama değil anma günüdür"
Edebiyat söyleşilerinin başlamasında ve kendisinin de üyesi olduğu Egeli Kadın Yazarlar Platformu ile işbirliği sağlanmasında katkı sağlayan Çeşmeli Öykü Yazarı Hande Baba, önceki söyleşilerde olduğu gibi bu söyleşide de sunuculuk yaptı. Konuk yazarların söyleşisinden önce bir konuşma yapan Hande Baba, 8 Mart'ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olduğunu ve kutlama değil anma günü olduğunu vurgulayarak, "8 Mart'ı Dünya Kadınlar Günü diye adlandırmak ve kutlamaya çevirmek emperyalistlerin elbette ki tercihidir. Ancak 'insan' olan düşünür ve bilir ki Dünya Erkekler Günü'nün olmadığı bir dünyada 'Dünya Kadınlar Günü' diye bir şeyin var edilme çabası cinsiyet eşitsizliğinin en açık göstergelerinden biridir. Bir haftadır gerek televizyon programlarında gerekse sosyal yaşamın içinde gördüklerimizden anlaşılıyor ki 8 Mart’ın önemini ve neden bir anma günü olduğunu bilmeyen, bilse de umursamayan ve benim içinde yer almaktan utanç duyduğum bir çoğunluğun içinde yaşıyor ya da yaşamak adına debelenip duruyoruz. Evet, bu günü böyle kutlamamızı isteyen çok! Ama biz sadece birileri böyle istiyor diye buna izin verirsek, gönlümüzü hoş tutmak için uzatılan çiçekleri, yapılan kutlamaları kabul eder yani teslim olursak; 8 Mart 1857’de New York’ta daha iyi koşullarda çalışabilmek için bir tekstil fabrikasında greve başlayan 40.000 dokuma işçisine, grevi engellemek isteyen polislerin işçileri fabrikaya kapamasından sonra çıkan yangında, kilitleri ve kapı önlerine kurulan barikatları aşamayarak çoğunluğu kadın olmak üzere yanarak can veren 129 kişiye, Bu 129 kişinin cenazesine katılan yüz bini aşkın insana ayıp etmiş olmaz mıyız?" diye konuştu.
"Kadına şiddet çığ gibi büyüyor"
Söyleşinin ilk konuşmacısı olan Emine Şimşek Emiral "Fiziksel Şiddet" başlıklı söyleşisinde şunları anlattı; "Evde ana baba, evlenince koca, yaşlanınca oğullar, derken bir de el âlem girer işin içine. Kadının denetleyicisi olur toplum adına… Kadın hiçbir zaman baskıdan kurtulamaz. Şiddet çocuklukta başlar, çocuklara yönelen kötü davranışlarda kendini gösterir. Ve bu çocuklar evlenip kendi eşine, çocuklarına aynı şiddeti yansıtırlar. Bütün bunların ışığında ülkemizin son 15 yılında kadına şiddetin vardığı boyutları; Kadın Cinayetlerini önleyeceğiz Platformunun verilerine bakarak inceleyelim. 2002 yılı ile 2017’nin Ocak ayı arasında 14 binden fazla kadının cinayete kurban gittiği Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ tarafından paylaşıldı. Söz konusu verilere göre, son beş yılda öldürülen kadınların 608’inin faili kocası veya eski kocası,161’inin faili erkek arkadaşı veya eski erkek arkadaşı, 213’ünün faili kadının ailesindeki erkekler veya akrabaları olarak kayda geçti. Son beş yılda 141 kadın şiddet veya taciz karşısında güvenlik gerekçesiyle resmî kurumlara başvurmasına rağmen katledildi. 234 cinayet ayrılık veya boşanma sürecinde işlendi. Öte yandan sadece; 2016 yılında 328 kadın 2017 de; 409 kadın öldürüldü, 387 çocuk istismara uğradı, 332 kadına şiddet uygulandı. 2018 yılının ocak ayında erkekler tarafından 28 kadın öldürüldü, 147 çocuk istismara uğradı 25 kadına cinsel şiddet uygulandı. Ve her yeni gün bunlara yeni cinayetler, istismarlar oluyor, kadına şiddet çığ gibi büyüyor. Ama asıl etkisi toplumdaki kadınların her an başına kötü bir şey geleceği korkusu. Üniversiteli bir kızın öldürülmesi toplum olarak kızların eğitimini doğrudan engellemektedir. Hatta kızlarını istedikleri yere gönderen ana babalar da suçlanmaktadır. Tıpkı giyim kuşamı nedeniyle tacizi hak ettiği söylenen kadınlarımız gibi."
"Çocuklarınıza inanın, onlar asla yalan söylemez"
Egeli Kadın Yazar Nalan Yılmaz da "Çocuk İstismarı / Ensest / Tecavüz" başlıklı söyleşisinde, çocuk istismarı çeşitlerinden kısaca söz ettikten sonra, cinsel istismar üzerinde durarak, iki ana başlıkta, tecavüz ve ensest sorunlarını ele aldı. Bu tür büyük travmaların çocuklar üzerindeki sosyal ve psikolojik etkileri üzerine detaylı bilgi paylaşımı yapan Yılmaz,. istismarın önlenmesi için STK’ların ve devletin tüm kurumlarının aynı amaç etrafında birleşerek (ilgili bakanlıklar, meclis, güvenlik güçleri, yasa koyucular gibi) caydırıcı yasal düzenlemeler yapmaları gerektiğini vurguladı. Her türlü cinsel sömürüden çocukları koruyabilmek için onlara yönelik özel eğitim programları yapılabileceği ve bu konuda özellikle medyaya büyük görevler düştüğünün altı çizen Nalan Yılmaz, "Bir çocuğun istismara uğramış olabileceğinin ipuçları nelerdir? Ebeveynler çocuklarına yönelik bir taciz veya tecavüzden şüphelenirlerse ne yapmalılar? Ensestteki risk faktörleri nelerdir?" alt başlıklarında açıklamarda bulunarak, ensestle mücadelede neler yapılabileceğini aktardı. Yazar Nalan Yılmaz, konuşmasında, çocuklara mutlaka “Bedenim bana özeldir”, “İzin verirsem dokunabilirsin”, “Dokunulması yasak yerlerim var” gibi bilgilerin verilmesi gerektiği belirterek,“Çocuklarınıza inanın, onlar bu konuda asla yalan söylemezler” cümlesiyle söyleşisini tamamladı., Söyleşinin ardından da salonla birlikte çocuklar için hazırlanmış bir eğitim videosu izlendi.
"Şiddet, kimden gelirse gelsin savunulamaz"
"Şiddet Uygulayıcısı Olarak Kadın / Anne" başlıklı sunum gerçekleştiren Yazar Yayla Bataş da, söyleşisinde şunları söyledi; "Şiddet, kimden gelirse gelsin savunulamaz, insanla bir arada düşünülemez. Hele bir annenin çocuğuna şiddet uygulaması hiçbir şekilde onaylanamaz. Çünkü şiddetin ailede sevgi göstermesi gereken biri tarafından uygulanması çok daha inciticidir. Şiddete uğrayan çocuğun ruhsal yapısında hayatı boyunca silinmesi zor izler bırakır. Bir annenin çocuklarına şiddet gösterme eğiliminin altında yatan, etmenler: Kendi ailesinde kız çocuklarının değersizliği, kendine şiddet uygulanması; annesiyle sorunlu ilişki yaşamış olmak, erken yaşlarda evlendirilmek, yüklendiği sorumluluğun altından kalkamamak, eğitimsizlik, yoksulluk, çevresinde doğru davranış örnekleri olmaması şeklinde özetlenebilir. Yine aile çevresinin ne diyeceği, mahalle baskısı, nesilden nesile aktarılmış doğru bilinen yanlışların sürekliliği şiddeti besler. Ne yazık bazı annelerin insansal zaafları nedeniyle çocuklarına şiddet uyguladıkları gerçeği yadsınamaz. Ülkemizde dayağın “terbiye yöntemi” olarak uygulanması, şiddetin kanıksanmasına yol açmaktadır. Okulda öğretmenden, sokakta kendinden güçlü olandan evde aile bireylerinden şiddet gören bir çocuğun büyüdüğünde şiddeti normal karşılaması ve bir uygulayıcı olması çok olağandır. Berdel olayında, küçük yaş evliliklerinde, kızın başlık karşılığı satılmasında Töre, cinayetlerinde karar verenlerin arasında olması annenin şiddeti istenmeden uygulamasıdır. Çünkü bu konularda karşı duracak güce sahip değildir. Bu saptamalara karşın annenin çocuklarını büyütme aşamasında bu bahanelere sığınarak şiddet uygulama hakkı yoktur. Annelik içgüdülerini ve sevgisini yapılan yanlışların önüne geçirebildiği zaman ruh sağlığı bozulmamış, özgüveni zedelenmemiş, varoluşu engellenmemiş çocuklar yetiştirebilir. Bugün kendine dayatılan yanlışlara direnebilen annelere her zamankinden çok ihtiyacımız var."
Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Önal ve Kültür ve Sanat Meclisi Başkanı Arda Gönül, Egeli Kadın Yazarlara söyleşilerinden dolayı teşekkür ederek çiçek verdiler.