Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko’nun; Plan ve Bütçe Komisyonunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bütçesi üzerine yaptığı konuşmada şu görüşlere yer verdi;
“Küresel ısınmanın ve beraberinde getirdiği iklim değişikliğinin artık göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşması sonucunda dünyamız bildiğimiz haliyle yaşamını sürdüremiyor. 138 yılın en sıcak 20 yılı 1997 sonrasında, en sıcak 10 yılı ise 2005 sonrasında yaşandı. Üstelik kıtasal buzullar da eriyor. Antarktika her yıl 120 milyar ton, Grönland ise her yıl 280 milyar ton kütle kaybediyor. Böyle giderse iklim temelli yıkım kaçınılmaz. Tüm insanlığı etkisi altına alacak büyük ölçekli felaketler başladı ve artarak devam edecek.
İklim krizi her geçen gün derinleşirken atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu bugün itibarıyla milyonda 410 parçacığı aştı. Milyonda 350 parçacıktan sonra küresel ısınmanın geri döndürülemeyeceği bilim insanlarınca defalarca ifade edilmesine rağmen liderler, sermayedarlar ve büyük ölçekli kirletici şirketlerin yöneticilerinin etki doğurucu hiçbir adım atmıyor olması kabul edilemez.
Ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil. Türkiye’nin sera gazı emisyonları geçtiğimiz on yıl içerisinde OECD üyesi ülkelerin çoğundan daha fazla artış göstermiştir
17 yıllık AKP iktidarı ile birlikte de doğaya, ormana, toprağa, insana, hayvana karşı; betonu ve rantı yücelten politikaların uygulanması; ne yazık ki onlarca doğa alanını yok etmiştir. Doğayı bir rant merkezi gören anlayış gelecek nesillerin, soluduğu havayı, içtiği suyu, yürüdüğü toprağı dahi satın alma, satma peşindedir. TBMM’de çıkarılan yasalarla, meralar, zeytinlikler, ormanlıklar enerji ve maden şirketlerine peşkeş çekilmiş, dereler HES projelerine kurban edilmiştir.
Ülkemizde; son 40 yılda 1.3 milyon hektar kadar sulak alan geri dönülemez şekilde ekonomik ve ekolojik fonksiyonlarını kaybetmiş durumdadır. Bu süreçte yaklaşık 450 bin hektar ormanlık alanı kaybettik. Mega projeler için 3 milyon ağaç kesildi! Türkiye’de tarım alanları son 15 senede yüzde 12, sebze bahçeleriyse yüzde 15 küçüldü. Tüm bu rakamlar doğanın artık alarm verdiğinin göstergesidir. Ranta dayalı çevre politikaları gelecek nesillerimizi, ormanlarımızı, biyolojik çeşitliliği ve eko-sistemi yok ediyor!
İzmir Gaziemir’de 2007 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından tespit edilen ve 2012 yılında basına yansıması ile gündem olan radyoaktif ve tehlikeli atıklar hala bölgeden kaldırılmadı ve rehabilitasyon gerçekleştirilmedi. Bölgede yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bu atıkların derhal bölgeden kaldırılması gereklidir.
Karaburun Yarımadası, kıyı oluşumlarıyla da Akdeniz Foklarına uygun üreme ve yaşam alanlarına sahiptir. Balık çiftlikleri denizde kapladıkları alanlar, kafesleri birbirine bağlayan çapalar, zincirlerle ve bağlantı halatları, neden oldukları deniz kirliliği ve kıyı/deniz alanındaki balık taşıması, yemleme, ilaçlama gibi artan insan faaliyetleri ile Akdeniz Foku’nu ve yaşam alanlarını tehdit eden ana unsurlar arasındadır ve bu çiftlikler acilen kaldırılmalıdır.
Ayrıca, Karaburun Yarımadası’nın yüzde 61’ini tek başına kaplayan Lodos Elektrik Üretim A.Ş.’ye ait Karaburun RES Projesine karşı yıllardır hukuk mücadelesi sürüyor. Bu konuda bakanlığın bölge halkı ve çevrenin yararına adım atmasını bekliyoruz.
Karabağlar ilçesine bağlı Kavacık köyünde çıkarılan mermer nedeniyle köyün üzerini ve meşhur Kavacık üzümü diye bilinen üzüm bağlarını büyük bir toz bulutu kaplamaktadır. Bu mermer ocakları derhal kapatılmalıdır.
Kavacık köyünün durumu ortadayken, Menemen’de 2 milyon ton kapasiteli taş ocağı için ÇED izin sürecinin başladığı söylenmektedir. Değirmendere baraj havzası içinde yer alacak bu ocağın açılması yeni bir çevre katliamı olacaktır.
Aynı şekilde Çeşmeliler Alaçatı’daki taş ocağının kapatılmasını beklerken bakanlığın rehabilitasyon onayı vermesi kabul edilebilir değildir.
Küçük Menderes Nehri’nde yaşanan aşırı kirlilik nedeniyle balıklar ölmekte, canlılar ve toprak zarar görmektedir. Nehrin temizliği için gerekli adımlar atılmalıdır.
Seferihisar ve Urla ilçelerindeki orkinos çiftliklerinin tesisleri kaldırılmalı ve kıyıların ve antik kentin korunması sağlanmalıdır.
İzmir’in içme suyu havzası içindeki Efemçukuru altın madeni ve Bergama Kozak’ta özellikle fıstık çamı ormanlarına ve doğal yaşama zarar veren altın madeni ve mevcut atık havuzları derhal kapatılmalıdır.
ÇÜNKÜ UNUTULMAMALIDIR Kİ;
SEN DUR DEMEZSEN MADEN FELAKETİN OLACAK
MİLYONLARCA TON SÜLFÜRİK ASİT KULLANILACAK.
Asit buharı nedeniyle asit yağmurları oluşacak. Dünyanın en bereketli toprakları çölleşme tehlikesi ile yüz yüze kalacak.
NİKEL İÇİN DAĞLAR OYULACAK, KAYALAR PATLATILACAK.
Nikel tozları toprağa, havaya, suya karışacak. Ham nikel tozları kanser yapıcıdır. En başlıca hastalık tehdidi Kanser olacak.
MADEN İÇİN BÜTÜN YERALTI SUYU KULLANILACAK.
Toprağı sulayacak su, hayvanlar, insanlar ve tüm canlılar için içecek su kalmayacak.
MADEN İÇİN MİLYONLARCA AĞAÇ KESİLECEK.
Ormanın yok olacak, iklimin kaybolacak. Erozyon tehdidi insanlığı bekleyen bir başka tehdit olacak.
Toprağına, havana, suyuna, ormanına, geleceğine eğer sahip çıkmazsan madenler senin felaketin olacak!
Kanser olmak istemiyorsan,
Susuz kalmak istemiyorsan,
Topraksız kalmak istemiyorsan,
Başımıza asit yağsın istemiyorsan,
Temiz hava solumak istiyorsan,
Ovan yeşil kalsın istiyorsan,
Sağlıklı bir gelecek istiyorsan,
SEN DE ÇEVRENE SAHİP ÇIK!