Ortaokul kategorisinde 1. olan Çeşme Özel Bilgiç Ortaokulu öğrencisi Ece Türkoğlu'nun mektubu:
"Değerli Önderim,
Biliyor musun, bu yıl tekrar kutlayacağız kurduğun Cumhuriyet'in bayramını. Biz okulca çok çalıştık. Gösteri günü geldiğinde sahnede harikalar yaratacağız. Eminim ki, diğer okullar da özveriyle hazırlanmıştır.
Aslında sana ne kadar teşekkür etsek az. Saygıdeğer öğretmenlerimin anlattığına göre, zamanında çok uğraşıp, emek vermiş halkımız, en çok da sen... Sen halkımıza önderlik etmiş ve çok yorulmuştun. Geride malını, mülkünü bırakacağın bir evladın bile yokken, üstelik; işin ucunda idam edilme riski varken, sen ölümü göze almışsın. Ne kadar büyük bir hürriyet aşığıymışsın. Cephede ve cephe gerisinde sabahlara kadar uyumayarak, plan ve program yapmış, savaşlar kazanmamızı ve sonunda düşmanı yurdumuzdan kovmamızı sağlamışsın.
Çoğu insan artık dinlenmen gerektiğini, kurtuluşa ulaştığımızı düşünmüştür. Ama durmak, dinlenmek sana göre bir iş değil. Sen yine farklı bir yolu seçmişsin. Yeni bir savaşa, 'Medeniyet savaşı'na girmişsin. Tarımda, sanayide dev yatırımlar yapmış, kalkınmamızda büyük rol oynamış; insanımıza, özellikle de kadınlarımıza önemli haklar vermişsin. Şu an bu satırları yazıp okuyabilmem bile senin sayende. Senin korkusuzluğun ve kararlılığın, halkımızın sana olan inancı ve bağlılığı sonucunda kurtuluşa ermiş milletimiz.
Ya doğmasaydın, ya asker olmasaydın, ya işgalcilere kafa tutmasaydın; o zaman halimiz ne olurdu bizim? Bu ihtimalleri düşünmek bile tedirgin ediyor insanı. Konuşamayan, okuyamayan, düşünmeyen, esaret altında yaşayan bir toplum. Tabi buna yaşamak denirse! Senin, sana sadık askerlerinin ve sana inanmış bir halkın bunca fedakarlığı karşısında, biz gösteriler hazırlayıp, sizi anıyor, sizi anlatıyor; zaferimizin buruk mutluluğunu paylaşıyoruz. Çünkü, çok kan dökülmüş bayrağımızın 'Al'ına. Sırf biz korkusuz yaşayalım diye, on binlerce can karışmış bu kutsal toprağa. Biz Türk Ulusu olarak bu noktaya gelebildiysek, hepsi senin liderliğin ve halkımızın cesareti sayesinde.
Teşekkür ederiz, tüm bu çabanız için. Teşekkür ederiz, özgürlüğümüze kanat açtığınız için. Teşekkür ederiz, yeniliklerin için. Teşekkür ederiz, bizlere, kurduğun Cumhuriyet'i emanet edecek kadar güvendiğin için.
Ulu Önder'im, sen dünyanın en eşsiz liderisin. Ellerinden öperim."
Lise kategorisinde 1. olan Atatürk Anadolu Lisesi öğrencisi Yasemin Kumbasar'ın mektubu:
"Sevgili Atam;
Sana çağının çok ötesinden yazıyorum. Ve inanıyorum ki, asırlarca unutulmamak ancak sana yakışır. Her sözünü ezberlemek gerek! 'Naciz bedenler toprak olabilir, ama güçlü düşünceler her zaman yaşar!' Ve tarihin dönüm noktaları hep hatırlanır. Bazen özleminle çökersin yüreğime, sevginle, barış ve evrensel düşüncenle!... Yolunu gözlerim hep, şahin kesilirim bir dağ başında... Bağımsızlık mücadeleni hatırlarım.
Okudukça daha fazla okumak isterim; 'Bu millete en hayırlısı, işini en iyi yapan insandır' sözünle!... Tarihe sığmak ancak sana yakışır. Bazen özleminden dolup, taşar yüreğim, aklım, bedenim; 'Neredesin!' derim... Seni anlatmama, sana olan aşkıma ne sözcükler yeterli kalır, ne de cümleler... Bazen aklım çelişir yüreğimle; 'Nasıl hiç karşılık beklemeden yaptın tüm bunları?' derim. Aklıma, hayalime sığmayacak kadar büyük gelirsin bana. kendi çatın altına alır, tüm kötüye karşı korursun ve hala da korumaya devam ediyorsun. Yazarken bile dolup taşıyor yüreğim, baksana... Sayfalara sığmıyor özlemin, sevgin, yaptıkların ve yapmak istediklerin. Hepsini yok edip, seni anlatan yeni ifadeler bulmam gerekli ki, hakkını vererek anlatabileyim.
Nasıl da isterdim seni görmeyi, mavi gözlerindeki vatan aşkı parıltınla, Cumhuriyet'in özgürlüğü ile yolundan gitmeyi. Nice zorluklara göğüs geren Türk Milleti'ni ve vatanını güçlü bir imanla savunmak! Millet desem; Sen! Bilim desem; Sen! İman dolu bağımsızlık mücadelesi; Sen! Yılların ötesini görebilmek; Sen! Atam, senin bize sunduğun bilimden, imandan, güçten, gençliğimizden ve bağımsızlığımızdan hiçbir zaman ve katiyyen vazgeçmeyiz.
Kendi günümden minnetle, hasretle yazıyorum bu cümleleri. Hep bizimlesin yine! İleriyi gören, yenilikçi düşüncelerinle, sözlerinle rehberimsin. Mektup, uzaklara yazılır benim bildiğim. Vazgeçtim bu yüzden... Bu satırlar sadece sevgimi ve saygımı anlatsın. Çünkü Sen her zaman bizimlesin, hiç gitmedin!...
Cumhuriyet'i emanet ettiğin, yolundan ayrılmayan gençlerden sadece biri!..."
Yetişkinler kategorisinde birinciliği paylaşan Nevzin Vekiloğlu'nun mektubu:
"Biz, Cumhuriyet Türkiye'sine doğmuş, aydın anne, babaların çocukları olarak, Atatürk sevgisi ile, tüm dünyanın da barış içinde, insancıl, medeni, eğitimli, çalışkan, sorumlulukları, vicdanı olan bireyler olarak yetiştirildik. Bizim kuşağın şansı bu anlamda oldukça fazlaydı.
Cumhuriyet'in resmi olarak ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihi, Cumhuriyet'in halk tarafından anlaşılması ve ülkede uygulanması açısından zorlu ve önemli bir dönemin başlangıcı niteliğindeydi. Özellikle peş peşe yapılması gereken devrimler ve yeniliklerle, halkın tam anlamı ile özgürlük kavramını benimsemesi kolay değildi. Uzun yıllardır kul veya köle konumunda yaşamak zorunda bırakılan halkın, insani haklarının farkına varması ve benimsemesi hayli zaman almıştır. Bu dönemi; kısa süre içerisinde saltanat rejiminden Cumhuriyet'e yapılan geçiş sonrasında, halkın Cumhuriyet'ten dolayı elde ettiği hakları anlamaya başlaması, yapılan devrim ve yeniliklerin uygulamaya geçirilmesi olarak adlandırıyoruz. Farklı görüşlerin ve birbirine tam anlamı ile zıt olan fikirlerin siyasi hayata girmeye başladığı bu dönem, Cumhuriyet'in tam anlamıyla uygulanmaya çalışıldığı sancılı dönemlerden biridir.
Torunlarımızın ve gençlerimizin neredeyse bir asırı devirmekte olan Cumhuriyet'miz'in geride bıraktığı o unutulmaz siyasi dönemlere göz atabilmeleri çok kolay, ama nasıl yaşandığını anlayabilmeleri çok zordur.
OLSAYDINIZ, SİZE SORMAK İSTERDİM ATAM;
Günümüzün çocukları, gençleri ne yazık ki, doğdukları ortam gereği, değer farklılıkları ve karmaşa içinde büyüdüklerinden, olayları anlamakta zorlanmaktalar. Onların kafalarını karıştırmadan, sizin ve silah arkadaşlarınızın canınız pahasına fedakarlıklarınızı, eğitimin önemini, tüm öngörülerinizi, onlara nasıl ve hangi dille anlatıp, benimsetebiliriz?
Elbette biliyoruz ki, bu durumun ilkeli ve evrensel boyutta, ülke yönetiminin eliyle yapılması kutsal bir görevdir. Ama bugünkü koşullar ortada, yaşadıklarımız bizim kuşağı umutsuzluk ve çaresizlik içinde boğuyor.
Sizin felsefenizin temel çizgilerini, Atatürk ilkeleri olarak sonzuzluğa taşıyacağımıza and içtik. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık veya Devrimcilik gibi ilkeleriniz, denilebilir ki, Türk Milleti'ni çağdaşlaşma çizgisine götürecek altın anahtarlardır. Çünkü bu ilkeler; her açıdan Türk Milleti'ni çağdaşlaşmaya yöneltecek bir bütünü oluşturmaktadır. Çağdaşlaşma ise; sürekli bir akış, sürekli gelişme ve yürüyüştür. Size göre, her ulaşılan hedef, yeni hedeflere yönelmeyi mutlak kılar ve bu yolda her duyarlı insanın verdiği savaş mübahtır.
İşte biz, bu ilkelerle yetişmiş ve olgunlaşmış insanlar olarak, son nefesimize kadar kutsal emanetimizi koruyacağız. Bu cümlelerden olarak; Ben, oturduğum 40 haneli sitedeki, 5-12 yaş aralığındaki, değişik kültür ve ortamlardan gelmiş 20 kadar çocuğa, yaz tatilleri boyunca, her gece sitemizin parkında toplanarak, ortak bir dil aradığımda, sizi, sizleri, ilkelerinizi anlatıyor ve ilgilerini çekebiliyorum. 'Atatürk olmasaydı', 'Devrimler olmasaydı' konularını, canlandırmalar yaparak işliyoruz. Demokratik değerlendirmeyi öğreniyorlar, en başarılı sunum yapanı seçiyorlar. Gecenin sonunda, daha aydınlanmış olarak, Türk Bayrağımız eşliğinde, andımızı, marşlarımızı söylüyoruz. Evlerimize dönerken, site sakinlerinin alkışları ve takdirleri ile onurlandırılıyor ve destekleniyoruz. İşte o anlarda ve hep eminim ki, hepimiz içimizden veya haykırararak; 'NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE, Varlığımız Türk varlığına armağan olsun!' diyoruz."
Yetişkinler kategorisinde birinciliği paylaşan Nurettin Sel'in mektubu:
"Sevgili Atam,
Yeni nesli emanet ettiğiniz öğretmenlerden sadece birisiyim. Bu kutsal emaneti omuzlarımda, yüreğimde taşımaktan onurluyum, gururluyum.
Toplumun ışığı ve mimarı olarak, eğitimin önemini kavramış, kendini, ailesini, milletini ve devletini tanıyan, seven, gelişen dünyaya, bilime ve teknolojiye yatkın, okuyan, okuduğunu anlayıp yorumlayan, sorgulayan, hedefleri olan, ehliyet ve liyakat sahibi gençler yetiştirmek için, görevlerimizin bilinciyle, aşkla kara tahtaların ve bilgisayarların başındayız.
Hür fikirlerle bezenmiş, özgüveni yüksek, donanımlı gençlerin, ülkemizin ve milletimizin geleceği olduğunda hemfikiriz.
Devrimlerinizin ve ilkelerinizin bekçisi, sahibi ve gelecek kuşaklara aktaracak köprüsüyüz. Yolunuz, yolumuzdur. Yolumuz; sarp, engebeli, yolculuğumuz meşakkatlı olsa da, bizi amacımıza ve hedeflerimize ulaşmaktan hiçbir engel alıkoyamayacaktır.
Düşüncelerinizi, fikirlerinizi, yüce gayemize ulaşmak için kendimize rehber edinip, alınterimize kattık.
Umutluyuz, kararlıyız, dirençliyiz...
Sizi sevgiyle, özlemle, minnetle, rahmetle anıyor, ellerinizden öpüyorum."