8 Mart Dünya Emekçi Kdınlar Günü adına TKP tarafından yapılan yazılı açıklamada şu görüşlere yer verildi;
“8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü, yüz yıl önce emekçi kadınların maruz kaldıkları çifte sömürüyü bitirmek için yola çıkan sosyalist kadınların mücadelelerini büyütmek için belirledikleri bir gündür. Bu düzeni değiştirmek için en zor koşullarda bile mücadeleden vazgeçmeyen 20. yüzyıl sosyalist kadınlarının mirasıdır.
Sanayi devriminin fabrikalara soktuğu ve acımasız koşullarda çalıştırmaya başladığı kadın emekçiler, 1850’lerden itibaren uzun çalışma saatlerinin kısaltılması, iş yerlerinde sağlık ve güvenlik tedbirleri alınması için sokaklara çıkmaya, hatta grevler örgütlemeye başlamışlardır. Kadın emeğinin sömürüsünün en belirgin olduğu dokuma ve tekstil fabrikalarındaki bu grevlere onbinlerce kadın direnişçi katıldı.
Sonraki yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlar, 8 Mart’larda ülke ve dünya gündemi ile gelişen olumsuzlukları gündeme taşıdı. Örneğin 1937’de İspanya’da kadınlar 8 Mart’ta faşist Franco rejimini protesto ederken, 1943’te İtalya’da protestolar Mussolini yönetimini hedef aldı. 1940’larda İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmak üzere çocuklarını asker olarak göndermek istemeyen Avrupalı kadınlar gibi, 1960’larda ABD’li kadınlar Vietnam Savaşı’na oğullarını göndermek istemediklerini dile getirdi
Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün, “Dünya Kadınlar Günü’ne” dönüş süreci 1900’lerin son çeyreğine denk gelir. Uluslararası kapitalizmin küresel ölçekte işçi sınıfına ve emekçilere karşı başlattığı savaş, dünyanın dört bir yanında birbiri ardına gelen askeri darbeler karşısında işçi sınıfı hareketinin gerilemeye başlaması ve sonunda sosyalizmin çözülmesi , süreci tersine çevirmiştir.
Dönüşün ilk sinyali, 1975 yılında Birleşmiş Milletler’in “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” içinden “emekçi” sıfatını çıkartmasıdır. Bu hareket, 8 Mart’ı dünyanın kadın emekçilerinden kopartarak, sermayenin kadınlarına sunma çabasının ilk adımıdır.
8 Mart’ların bugün bir alışveriş ve hediye düzenbazlığı, çiçekli mesajlar furyası, cefakar kadın ya da vefakar anne resimleri ile kutlanıyor olması tüm bu tarihsel gerçeklikleri unutturma çabasından başka bir şey değildir.
Oysa bugün kapitalizmin yaşattığı baskı ve sömürüden en çok emekçi kadınlar mağdur olmaya devam etmektedir. Savaşlardan, zorunlu göçlerden, yoksulluktan, işsizlikten en çok etkilenen yine kadınlar ve çocuklardır.
Eşitsizlik, adaletsizlik ve sömürü üzerine kurulu kapitalizm bugün krizini bölgesel savaşlarla aşmaya çalışıyor. Bu savaşların neden olduğu ölümler ve göçler bizi üzüyor, öfkelendiriyor, örgütlü değilsek çaresiz hissettiriyor.
Bize düşen, kapitalizm en ileri ve karanlık çağını yaşarken emekçi halkların ve kadınların dayanışmasını her yerde büyütmektir. İşyerinde, mahallede, sınırda dayanışmayı örgütlemektir. Türkiye’nin komünistleri ancak bu dayanışma ile insanlığın ayakta kalacağını söylüyor.
Kadın Dayanışma Komiteleri’nde kadın-erkek tüm insanlık için eşit ve özgür bir yaşam mücadelesinin basamakları birlikte örülmeye çalışılıyor.
Kadınlar bu düzene sığmıyor!
Kadınların cesareti birbirlerine değdikçe artıyor, dayanışma ile büyüyor. Bu nedenle gelin, birbirimize daha çok değelim, gücümüzü arttırmak için örgütlenelim. İşyerinde tacize uğradığımızda sessiz kalmak yerine, daha o dakika orada iş arkadaşlarımızla birlikte karşı duralım! Sokaklar bizi korkutmasın, mahallelerimizde pencerelerden gelen çığlıklar boşlukta kaybolmasın! Okullarımızda kimse sesimizi boğmasın! Örgütlenelim ki, gücümüz artsın, şiddetin ve tacizin hesabını birlikte soralım.
Kadınları baskıyla, zorbalıkla, tacizle, şiddetle susturabileceklerini zannedenler çok yanılıyor. Artık kadınlar değil, onlar susacak. Bu düzene sığmayan kadınlar, hak ettikleri şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşam için mücadelelerini büyütüyor, büyütecek."