TBMM’ye gönderilen Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına göre, vatandaşların evlenme işlemlerini kolaylaştırmak ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak amacıyla il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmesi İzmir Baro’su tarafından tepkiyle karşılandı.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan 2017/2018 eğitim öğretim müfredatı ile müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı hakkında görüş ve önerilerimizi içeren basın açıklaması metni kamuoyu ile paylaşıldı.
Basın metnini İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan okudu. Özcan, “Dini nikâhı resmileştiren düzenleme Anayasanın özüne aykırıdır” dedi
Özcan, “Siyasal iktidarın, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal niteliklerini görmezden gelmeye yönelik son dönem uygulamaları kamuoyunda ciddi endişe yaratmaktadır;Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan 2017/2018 eğitim öğretim müfredatı ile Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı hedeflenen toplumsal dönüşümü açıkça gözler önüne sermektedir” dedi.
Söz konusu kanun tasarısı, müftülüklere nikâh kıyma yetkisi vermekte ayrıca sağlık personelinin takibi dışında doğan çocukların nüfus müdürlüklerine doğum bildirimlerinin sözlü beyanla yapılma imkanı getirdiğini de ifade eden Özcan, “Özellikle kız çocuklarının küçük yaşta evlendirmelerinin önünü açacak, çocuklara yönelik cinsel suçlarda cezasızlığa neden olacak, “imam nikahlı eş” olarak kadınların Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakacak bu öneri daha önce de ülke gündeme gelmiş ancak yoğun tepkiler nedeniyle geri çekilmişti. Anayasamızın 174/4. maddesiyle koruma altına alınmış olan, “Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti’nin lâiklik niteliğini koruma amacını güden” İnkılap Kanunları arasında “Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası”sayılmaktadır. Şu halde; dini nikâhı resmileştiren düzenleme Anayasanın özüne aykırıdır” dedi.
“Anayasa delinmek isteniyor”
Anayasaya aykırılığı iddia edilemeyen bu hüküm, müftülere evlilik yetkisi ile delinmesi anlamına geldiğini sözlerine ekleyen Özcan şöyle devam etti, : “Bu düzenleme, hangi din ve inanca sahip olursa olsun Anayasamızın en önemli kuralı olan yurttaşların eşitliği, laik ve tek hukukun herkese uygulanacağı ilkelerinden de vazgeçmek anlamına gelmektedir. Bu tarihsel birikimin kaynağını da Lozan Antlaşması tayin etmektedir. Türkiye’nin laik medeni kanun uygulaması ve herkeseaynı hukuk kurallarının uygulanacağının teminatı Türkiye Cumhuriyeti tarafından güvence altına alınmıştır. Bu nedenle, ülkemizde azınlıkların veya farklı mezheplerin dini yetkililerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmesi toplumsal bölünmelere dair yeni tartışmalara neden olacaktır.”
Müfredat eleştirisi
2017/2018 eğitim öğretim döneminde uygulanması hedeflenen müfredatla ilgili olarak da görüşlerini bildiren Özcan, “ Milli Eğitim Bakanlığı 2017 yılının Şubat ayında, yeni bir müfredatın uygulanacağını ilan etmiş, kurumsal önerilerin 6 Şubat’a, bireysel önerilerin de 10 Şubat 2016 tarihine kadar iletilmesi için süre vermiştir. Söz konusu müfredat değişikliği ile ilgili olarak Baromuzun Çocuk Hakları Merkezi, Atatürk Araştırma Merkezi ve Yasa Komisyonu bir çalışma grubu oluşturarak inceleme ve değerlendirmelerini rapor haline getirmiş ve bu rapor Milli Eğitim Bakanlığına, TBMM Başkanlığına, TBMM’de temsilcisi bulunan siyasi parti başkanlıklarına gönderilerek önerilerimizin dikkate alınması istenmiş, söz konusu rapor aynı zamanda yapılan basın açıklaması ile kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. 2 Şubat 2017 tarihli raporumuzda; Yeni müfredatın temelinde, laik-bilimsel eğitim anlayışından ziyade, iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak biçimlendirilmek istendiği, Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyetin temel niteliklerine yapılan vurgunun azaltıldığı tespiti yapılarak, eğitim müfredatı hazırlanırken öncelikle bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı, eşitlikçi eğitim programlarının oluşturulmasının önemine değinilmiştir” diye konuştu.
“Atatürk unutturulamaz”
Barolar başta olmak üzere toplumun büyük bir kesiminden laik eğitim sistemi ve Cumhuriyet değerlerinin korunmasına yönelik iletilen önerilere karşın 18 Temmuz 2017 tarihinde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Atatürk’e ilişkin bölümlerin daraltıldığı, Evrim Teorisi’nin çıkartıldığı ve 'cihat' kavramını içeren 2017-2018 eğitim öğretim yılında uygulanacak yeni müfredatı açıkladığını kaydeden Özcan, “Değiştirilen müfredat ile iktidarın; barışçıl, insan ve doğa sevgisi ile yoğrulmuş, yaratıcı ve eleştirel düşünen, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programlarından gün be gün uzaklaşıldığını, Cumhuriyet Türkiye’sinin simgesi olan Atatürk ve O'nun eseri olan Türk Devrimlerini unutturmaya yönelik politikalar geliştirdiğini görmekteyiz. Milli egemenlik esası üzerine inşaa edilen Cumhuriyet Türkiye’sinin, siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan dayanak noktaları; felsefesi ve ruhu vardır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bağrından çıktığı Türk Milleti’nden kopartılmaya, çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim müfredatından çıkartılmaya, unutturulmaya çalışılmaktadır” diye konuştu.