İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, kasım ayı meclisinde İzmir’in gastronomi kenti olma yolunda bir başarıya daha imza attığı müjdesini verdi.
Kestelli, “Urla Sakız Enginarı coğrafi işaretinin borsamız adına tescili için yaptığımız başvuru Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından onaylandı. Böylece “Urla Sakız Enginarı”, Ege Pamuğu, Ege İnciri ve Ege Sultani Üzümünden sonra borsamızca alınan dördüncü coğrafi işaret olarak tescil edilmiş oldu. Bu tescilin, sakız enginarının yüzde 21’inin üretildiği Urla, Çeşme ve Karaburun ilçelerine büyük katma değer yaratacağına, İzmir’in gastronomi kenti olma çabalarına önemli bir destek vereceğine inancımız tam” dedi.
AR-GE vurgusu
Tarımın insanoğlu için olan önemi her geçen gün daha fazla arttığına da dikkat çeken Kestelli, “2050 yılında dünya nüfusunun 9.7 milyar olacağı tahminleri tarımsal üretimin önemli gündem maddesi olmasına neden oluyor. Bu durum ülkeler açısından gıda güvencesinin temini için uzun vadeli çalışma yapılmasını zorunlu kılıyor. Verimliliği arttırmak içinse kaçınılmaz olarak ar-ge yapmak zorundayız. Ancak, vereceğim bazı rakamlardan burada da durumumuzun pek parlak olmadığına siz de kanaat getireceksiniz. 2016 yılında ülke olarak yaklaşık 7.3 milyar Euro ar-ge harcaması yapmışız. Başlangıçta çok büyük bir kaynak olarak görülebilir. Aynı yıl sadece Volkswagen firması 13.6 milyar Euro, tarım sektöründen de tanıdığımız Bayer firması 4.4 milyar Euro ar-ge harcaması yapmış. Tarım, gıda ve içecek sektörlerinde yaptığımız ar-ge harcaması ise yaklaşık 310 milyon Euro. Kısacası toplam ar-ge harcamalarımızın ancak yüzde dördü kadar. Bu tutarın da yüzde 82’si üniversiteler dahil olmak üzere kamu tarafından yapılmış. Türk özel sektörünün gıda ve içecek sektörü dahil edilmeden tarım için yaptığı ar-ge harcaması ise sadece 5 milyon euro. Bunun anlamı, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise dokuzuncu büyük tarım ekonomisine sahip ülkemizde özel sektörün ar-ge harcaması yok anlamındadır. Böyle bir ortamda verimlilik artışını sağlamak ve adına tarım 4.0 dediğimiz teknolojik dönüşümü gerçekleştirmek, ancak kaliteli girdilerin ve teknolojik ürünlerin ithalatı ile mümkün olabilecektir. Ülkemizin tarım ve gıda ürünleri üretiminde rekabetçi olabilmesi, orta ve uzun dönemde bu yapıyı değiştirecek politikaları hayata geçirmesine bağlı olacaktır” dedi.
Kestelli, dünya ekonomisinin 2015 yılındaki yüzde 2,7 ve 2016 yılındaki yüzde 2,5’lik büyümeden sonra bu yılı yüzde 3'ün üzerinde bir büyüme ile kapatacağının öngörüldüğünü belirtti.
Türkiye ekonomisine bakıldığında büyüme temposunun yüzde 5-6 bandında sürdüğünü, nispeten enflasyonist bir büyüme politikası izlendiğini aktaran Kestelli, "Türk Lirası'nın değer kaybettiğini ve jeopolitik risklerin sürdüğünü görüyoruz. Bu şartlar altında 2018 yılında Türkiye ekonomisi için sıkılaştırıcı para ve maliye politikalarının geçerli hale geleceğini, iç talepte bir daralma yaşanacağını, büyümenin ihracattan geleceğini öngörmek mümkün." diye konuştu.
Türkiye'nin 2023 yılına kadar çok iddialı büyüme hedefleri ortaya koyduğunu vurgulayan Kestelli, Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedeflediğini bildirdi.
Kestelli, ekonomide 2001 krizinden bu yana nicelik anlamında çok ciddi bir büyüme sağladıklarına işaret ederek, söz konusu büyümenin nitelik olarak da büyümesi gerektiğini vurguladı.
"Tescil katma değer yaratacak"
Kestelli, Türkiye'nin akıllı büyümesi için radikal ve güçlü adımların hızla atılması gerektiğini belirterek, tarımdan sanayiye, finanstan hizmetlere kadar her alanda bugünkünden farklı yeni bir anlayışa, yeni bir eylem planına ihtiyaç duyulduğuna dikkati çekti.
Gastronomi kente katkı
Urla Sakız Enginarı'nın coğrafi tescil aldığını belirten Kestelli, sözlerini şöyle tamamladı: "Coğrafi işaretinin borsamız adına tescili için yaptığımız başvuru Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından onaylandı. Böylece Urla sakız enginarı, Ege pamuğu, Ege inciri ve Ege sultani üzümünden sonra borsamızca alınan dördüncü coğrafi işaret olarak tescil edilmiş oldu. Bu tescilin, sakız enginarının yüzde 21'inin üretildiği Urla, Çeşme ve Karaburun ilçelerine büyük katma değer yaratacağına, İzmir'in gastronomi kenti olma çabalarına önemli bir destek vereceğine inancımız tam."